SÖZLEŞMEDEN DOĞAN ALACAK DAVASI

SÖZLEŞMEDEN DOĞAN ALACAK DAVASI

SÖZLEŞME ( AKİT) KAVRAMI

Türk Borçlar Kanunu m.1 uyarınca:

‘’ Sözleşme, tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamalarıyla kurulur’’.

Sözleşmenin taraflarını birden fazla kişi oluşturur. Örneğin: Üç öğrencinin taraf olduğu kira sözleşmesinde; kiracı tarafından üç kişi bulunmaktadır.

Sözleşmeler;

  • borç doğuran
  • ve diğer türden sözleşmeler olarak ikiye ayrılmaktadır.

BORÇ KAVRAMI VE BORÇ İLİŞKİSİ

Borç ilişkisi, alacaklı ve borçluyu birbirine bağlayan hukuksal bir bağdır. Bu ilişki sayesinde; alacaklı borçludan bir şey vermesini, yapmasını yahut yapmamasını talep edebilmektedir. Kısacası; borç ilişkisi kapsamında borçlu, alacaklıya karşı belirli bir biçimde hareket etme zorunluluğu altına girmektedir. Borç ilişkisi, alacaklı ve borçlu arasında nispi bir ilişki doğurmaktadır. Dolayısıyla alacaklı herhangi başka bir ilişki bulunmadığı sürece borcu ancak borçluya karşı ileriye sürebilir.

Borç ilişkisinin unsurları; borçlu, alacaklı ve edimdir. Alacaklı, borç ilişkisinde talep hakkına sahip olan kişiyken, borçlu borç ilişkisindeki pasif taraftır ve belirli şekilde hareket etme yükümlülüğü altına girer. Alacaklının talep ettiği, borçlunun ise yerine getirmekle yükümlü olduğu davranış ise edimdir. Edim yapma, yapmama veya verme şeklinde gündeme gelmektedir.

Örneğin: Ressamın tablo yapması yapma borcu, satıcının teslim yükümlülüğü verme borcu, rekabet etmeme ise yapmama borcu kapsamına girmektedir.

Edim, borç ilişkisini oluşturduğundan her borç ilişkinde bir edim söz konusudur. Bu edim borçlu açısından borç iken, alacaklı açısından ise alacak şeklinde ortaya çıkmaktadır. Borç ilişkisindeki edim genellikle karşılıklı olmaktadır.

Örneğin: Kumaş satımında borçlu tarafından kumaşı verme edimi söz konusuyken, alacaklı tarafından kumaşa karşılık para şeklinde ödeme yapılması gerekmektedir.

Borç ilişkisinin kaynakları; Türk Borçlar Kanunu m.1-82 arasında düzenlenmiştir. TBK kapsamında, borç ilişkisinin kaynakları; sözleşme, haksız fiil ve sebepsiz zenginleşmedir.

SÖZLEŞMENİN KURULMASI

Bir sözleşmenin kurulabilmesi için, tarafların birbirine uygun şekilde iradelerinin ortaya konulması gerekmektedir. Dolayısıyla sözleşmenin kurucu unsurları; sözleşmenin tarafları ve birbirine uygun şekilde ortaya konmuş karşılıklı irade beyanlarıdır. Bu ilişkinin geçerli şekilde kurulabilmesi için, en az iki tarafın bulunması gerekmektedir. Sözleşmenin tarafları alacaklı ve borçlu olmaktadır. Alacaklı ve borçlu bizzat sözleşmeyi kurabileceği gibi temsilcileri yoluyla da sözleşmeyi kurabilirler. Alacaklı ve borçlu tarafında birden fazla kişi olabilmektedir.

Sözleşmenin geçerli bir şekilde kurulabilmesi için tarafları olan alacaklı ve borçlunun karşılıklı olarak iradelerinin birbirine uyması gerekmektedir. Aksi takdirde irade uyuşmazlığı gündeme gelecektir. İrade uyuşmazlığı, hakim irade yorumlaması yoluyla çözer. Karşılıklı irade beyanlarının birbirine uygunluğunun sağlanabilmesi için objektif ve sübjektif tüm esaslı noktalar üzerinde anlaşılması gerekmektedir.

  • Objektif esaslı noktalar, sözleşmenin sözleşme olabilmesi için aranan asgari şartlarken,
  • sübjektif esaslı noktalar ise, tarafların sözleşmeye eklenmesini mutlaka istediği noktalardır.

Sözleşmenin geçerli kurulabilmesi için, esaslı noktalar üzerinde tam bir anlaşmanın sağlanması gerekir.

BORÇLARIN İFASI

İfanın tanımına, Türk Borçlar Kanunu’nda yer verilmemiştir. İfa, borcun konusunun yani ediminin yerine getirilmesidir. İfa ile birlikte; alacaklı tatmin edilmiş, borçlu ise borcundan kurtulmuş olmaktadır. Türk Medeni Kanunu m.83 uyarınca:

‘’ Borcun, bizzat borçlu tarafından ifa edilmesinde alacaklının menfaati bulunmadıkça borçlu, borcunu şahsen ifa etmekle yükümlü değildir’’.

Bu hüküm bir yedek kuraldır dolayısıyla taraflar, aralarında aksini kararlaştırabilirler. Alacaklının menfaati her sözleşme tipine ve edime göre ayrıca değerlendirilecektir. Menfaatin bulunması durumunda, borçlunun yerine birini geçirmesi ve ifanın başkası tarafından sağlanması mümkün değildir.

Örneğin: Ressamın tablo borcunda; borçlu ressamın tabloyu yapması yeteneği ve birikimine dayandığından, tablonun bizzat ressam tarafından yapılmasında alacaklının menfaati bulunmaktadır. Borçlunun kendi yerine başkasını geçirtip, üçüncü bir kişinin ifayı sağlayabilmesi de mümkündür. Örneğin: Alım-satım sözleşmesinde, satım bedelini borçlu yerine bir üçüncü kişi de ifa edebilir.

Borçlu, borcu ne ise onu ifa etmek zorundadır. İfanın edime uygun olması gerekmektedir. Borçlunun borçlandığı edimi ifa etmesinin zorunluluğu kapsamında, alacaklının borç edinenden başka bir edimi alması mecburiyeti bulunmamaktadır.

Örneğin: Kırmızı elbiseyi ifa etmeyi üstlenen A; B’ye sarı elbise ifa etmeye çalışıyorsa, B bu ifayı kabul etmek zorunda değildir.

İfanın edime uygun olması prensibi, edimden başkasının ifa edilmesini engellemektedir. Ancak taraflar karşılıklı olarak anlaşarak farklı bir edimin ifası konusunda anlaşabilirler, farklı bir edimin ifası konusunda anlaşılması durumunda ifa edilince borç ortadan kalkacaktır.

TBK m.84 uyarınca:

‘’ Borcun tamamı belli ve muaccel ise, alacaklı kısmen ifayı reddedebilir’’. Borçlu, kural olarak borcun tamamını ödeme yükümlülüğü altındadır. Bir borç ilişkisinde, her bir edim birbirinden bağımsız ise borçlu ayrı ayrı ifa eder. Ancak bölünebilir bir edim söz konusuysa kısmi bir şekilde ifa gündeme gelir. Kural olarak alacaklının kabulü söz konusu olmazsa, borçlu kısmi ifada bulunamaz.

Taraflar; kısmi ifa konusunda önceden anlaşma sağlamışlarsa, alacaklının kısmi ifayı kabul etmeme gibi bir şansı bulunmamaktadır. Bazı durumların varlığı halinde; alacaklının dürüstlük kuralı uyarınca kısmi ifayı kabul etmesi gerekmektedir.

Örneğin: Edimin çok büyük olması durumunda tek seferde ifa mümkün olmayacaksa dürüstlük kuralı çerçevesinde; alacaklının, borçlunun kısmi ifasını kabul etmesi gerekmektedir.

BORCUN BORÇLU TARAFINDAN İFA EDİLEMEMESİ (BORÇLU TEMERRÜDÜ)

Borcun muaccel olduğu zamanda, ifa edilmesi gerekmektedir. Borçlunun; borcu zamanında ifa etmemesi durumu, borçlunun temerrüdü olarak tanımlanır. Borçlu temerrüdü, borçlunun edimini ifa etmede nitelikli bir şekilde gecikmesidir. Borçlunun, ifada gecikmesi her zaman borçlu temerrüdünü oluşturmaz. Borçlunun temerrüdünün oluşabilmesi için, edimin imkansız olmaması gerekmektedir.

Örneğin: Bir gösteride sunuculuk yapacak sunucunun; gösteri tarihinde sunuculuk yapmaması durumunda, artık zaman geriye dönemeyeceğinden ve gösteri sona erdiğinden dolayı, sunucunun gösteride edimini ifa etmesi mümkün olmadığından temerrüt değil ifa imkansızlığı söz konusu olacaktır. TMK m.117/ f.1 uyarınca:

‘’ Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer’’.

Kanun madde kapsamında; borçlunun temerrüde düşebilmesi için, borcun muaccel olmasını ve ihtarın bulunmasını aramaktadır ancak bunların yanında alacaklının, ifayı kabul etmeye hazır olması ve ifanın da mümkün olması gerekmektedir. Borcun muaccel olması için, alacaklının borcun ifasını talep etme hakkının doğması gerekir. Bazı durumlarda borcun muaccel olmasına rağmen ; borçlunun ifa etmemesini sağlayan sebepler ortaya çıkar. Bunlara def’i olarak adlandırılır.

Örneğin: Karşılıklı bir sözleşme kapsamında bir taraf yükümlülüğünü yerine getirmiyorsa ; diğer taraf da yerine getirmemeye yönelik ödemezlik def’i ileriye sürer.

Temerrütte İhtar Şartı

Borcun muaccel olması, borçlunun temerrüde düşmesi için tek başına yeterli değildir. Aynı zamanda borcun muaccel olduğuna yönelik alacaklının borçluya ihtarda bulunması gerekmektedir. İhtar, borcun muaccel olmasından sonra yapılmalıdır. Ayrıca ihtar, alacaklının borçluya borcunu ifa etmesi gereğini iletmesidir. İhtar, borçluya ulaştığı anda borçlunun temerrüde düşmesine sebep olur. Alacaklının, borcun ifasını talep ettiği beyanı ihtar niteliği taşıyacaktır.

Örneğin: Alacaklının borcun ifa edilmesi için borçluya yönelik açtığı dava, borcun ifasının talebini barındırdığından ihtar niteliğindedir. İhtarın anlam taşıyabilmesi için borca uygun şekilde yapılması gerekmektedir. Kanun, ihtarın geçerli olabilmesi için herhangi bir şekil şartı öngörmemiştir ancak dürüstlük kuralı çerçevesinde ihtarın uygun yer ve zamanda yapılması gerekmektedir. Alacaklı ve borçlu ifa zamanı konusunda anlaşmışlarsa artık ihtara gerek yoktur.

Örneğin: Sözleşmede; 6 Aralık 2021’de borcun ifa edileceği zaman yer alıyorsa, 6 Aralık 2021 tarihinden itibaren ifa gerçekleştirilmemişse artık borçlu ihtarsız bir şekilde temerrüde düşecektir.

Alacaklı, borçluyu temerrüde düşürmüşse ve borçlu temerrütten sonra borcunu ifa etmişse artık temerrüt ortadan kalkacaktır. Borçlu, borcunu ifanın yanında gecikme tazminatını da alacaklıya öderse ancak alacaklı bu ifayı kabul etmeye mecburdur. Borçlu, borcunu ifa etmek isteyip üstüne tazminatını da vermesine rağmen alacaklı eğer ifayı kabul etmiyorsa, borçlu yine temerrütten kurtulmaktadır ancak artık temerrüde düşen alacaklı olmaktadır. Borcun ifa edilmemesine rağmen, ifanın artık imkansız olması durumunda da borçlunun temerrüdü yine ortadan kalkar.

Türk Borçlar Kanunu m.118 uyarınca:

‘’ Temerrüde düşen borçlu, temerrüde düşmekte kusuru olmadığını ispat etmedikçe, borcun geç ifasından dolayı alacaklının uğradığı zararı gidermekle yükümlüdür’’. Yine m.119/f.1 kapsamında: ‘’ Temerrüde düşen borçlu, beklenmedik hal sebebiyle doğacak zarardan sorumludur’’.

ALACAKLININ BORCUN İFASINI KABUL ETMEMESİ ( ALACAKLI TEMERRÜDÜ)

Borcun ifasını, borçlunun gerçekleştirmeye çalışmasına rağmen alacaklının ifayı kabul etmemesine alacaklı temerrüdü denmektedir. Türk Borçlar Kanunu m.106 uyarınca:

‘’Yapma veya verme edimi gereği gibi kendisine önerilen alacaklı, haklı bir sebep olmaksızın onu kabulden veya borçlunun borcunu ifa edebilmesi için kendisi tarafından yapılması gereken hazırlık fiillerini yapmaktan kaçınırsa, temerrüde düşmüş olur’’.

Borç ilişkisinde; borçlu tarafında birden fazla kişi varsa ve alacaklı bu borçlulardan birine karşı temerrüde düşmüşse ; diğer borçlulara karşı da temerrüde düşmüş olur.

Alacaklının temerrüde düşmesi için; alacaklının usulüne uygun olarak borçlu tarafından yapılan ifayı haklı bir sebep bulunmadan kabul etmemesi ya da ifanın gerçekleşmesi için yapması gereken bir durumu gerçekleştirmemesi gerekir.

Örneğin: Borçlunun kurallarına uygun bir şekilde borcunu ifa etmek istemesine rağmen; alacaklının karşılığında makbuz vermesi gereken bir durumda makbuz vermemesi, alacaklının temerrüde düşmesine sebep olmaktadır.

Alacaklı Temerrüdü

Bir borç; üçüncü bir kişi tarafından da ifası mümkün nitelikteyse; üçüncü kişinin kuralına uygun bir şekilde yaptığı ifayı, alacaklının haklı bir sebep olmaksızın kabul etmemesi durumunda da yine temürrüde düşmesi söz konusu olacaktır.

İfanın; sadece borçlu tarafından sözlü bir şekilde gerçekleştirileceğinin söylenmesi yetmez, alacaklının temerrüde düşebilmesi için ifanın fiilen yapılmış olması gerekir. Alacaklı; temerrüde düştükten sonra, ifayı kabul edeceğini beyan ederse ya da ifanın gerçekleşebilmesi için üzerine düşen hususu yerine getirirse artık alacaklının temerrüdü sonlanır ve alacaklının temerrüdü hükümleri uygulama alanı bulmaz.

Kural olarak; alacaklının temerrüde düşmesi tek başına borcun sona ermesine sebep olmaz. Ancak alacaklının temerrüdü, alacaklının bazı konularda zarara uğramasına sebep olur. Alacaklının temerrüdü sonucunda borçlu , borcun konusu olan edimi muhafaza etme yükümlülüğü altına girebilir ve bundan dolayı zarar meydana gelebilir, bu zararın giderimi alacaklı tarafından gerçekleştirilecektir.

Alacaklı; ifayı haklı bir sebepten dolayı kabul etmiyorsa, artık alacaklı temerrüdü söz konusu olmayacaktır ancak ortada borçludan kaynaklı bir sorun olmadığından borçlu da temerrüde düşmekten kurtulacaktır.

Borcun, alacaklı tarafından kabul edilmemesi farklı durumlarda da meydana gelebilir.

TBK m.111 uyarınca:

‘’ Borçlunun kusuru olmaksızın, alacağın kime ait olduğunda veya alacaklının kimliğinde duraksama sebebiyle ya da alacaklıdan kaynaklanan diğer kişisel bir sebeple borç, alacaklıya veya temsilcisine ifa edilemezse borçlu, alacaklının temerrüdünde olduğu gibi, tevdi ya da sözleşmeden dönme hakkını kullanabilir’’.

BORCUN İFA EDİLEMEMESİNİN SONUÇLARI

Borcun ifa edilememiş olması;

  • hiç ifa edilmemiş olması şeklinde
  • veya kötü ifa edilmesi durumunda söz konusudur.

Uyuşmazlığa konu borcun; hiç ifa edilmemesi ya borcun ifasının imkansızlığından ya da ifanın imkanlı olmasına rağmen ifa edilmemesinden dolayı meydana gelir.

Kötü ifa ise; ifanın tarafların anlaşmasına uygun olmayan şekilde gerçekleşmesidir. Alacaklı, kötü ifayı kabul etmek zorunda değildir ve alacaklının kötü ifayı kabul etmemesi temerrüde düşmesine sebep olmaz.

Borcun ifası mümkünse ve zamanı gelmişse; alacaklının, borcu ifa etmeyi talep hakkı doğar ve borçlu, bu talebe rağmen ifayı gerçekleştirmiyorsa, alacaklı dava yoluyla ifanın gerçekleşmesi için borçluyu zorlayabilir. İfanın gerçekleşmesi durumu eğer mümkünse; borçlu borcu olanı ifa etmek, alacaklı da ifayı kabul etmek zorundadır.

Borcun ifa edilmesinin imkansız olduğu durumlarda alacaklı artık borcu talep edemez. Ancak alacaklının ifa imkansızlığından dolayı bir zararı gerçekleşmişse ve borçlunun ifa imkansızlığında kusuru bulunuyorsa alacaklının zararını, sözleşmesel ilişkideki sorumluluk kapsamında gidermek zorundadır. Borçlunun kusurlu olduğunu alacaklı ispat etmek zorunda değildir. Ancak borçlu, kusuru olmadığını ispat ederek zararın karşılanması sorumluluğundan kurtulabilir.

Borcun ifasının mümkün olmasına rağmen geç ifa edilmesi durumunda, gecikme tazminatı söz konusu olabilir. Alacaklının gecikme tazminatını talep edebilmesi için borçlunun temerrüdüne yönelik tüm aşamaların gerçekleştirilmiş olması gerekir. Ayrıca, iki tarafa borç yükleyen bir sözleşmeden dolayı temerrüt söz konusuysa ; belirli şartların da varlığı halinde sözleşmenin tarafları sözleşmeden dönebilir.

SÖZLEŞMEDEN DOĞAN ALACAK DAVASI VE CEBRİ İCRA

Alacaklı, ifası mümkün olan bir borcu her zaman talep ve dava eder. Alacak davasıyla; borçludan alacağın ifasını talep eder ve borçlu, borcun ifasının gerçekleştirilmesi konusunda mahkum edilir. Alacak davasının açılabilmesi için; borcun muaccel olması ve ifanın da imkansız olmaması gerekir. Ayrıca; alacak davasının açılabilmesi için, borçlunun bir kusurunun olması ya da temerrüde düşürülmüş olması gerekmemektedir. Kural olarak, ifası mümkün olan her türlü edimin sağlanabilmesi için alacaklı alacak davası açar. Bir borcun ifası mümkün ise ; alacak davası yerine tazminat davası açıp zarar karşılanamaz. İfası mümkün olan alacağın, talep edilebilmesinin kural olarak tek yolu alacak davasıdır.

Ancak alacaklı ifası mümkün olan bir borç için eğer alacak davası yerine tazminat davası açmışsa;

  • borçlunun itiraz etmemesi
  • ya da ispatlamaması durumunda, borçlu ifa yerine tazminata mahkum edilecektir.

Alacaklı, alacak davasını açmış ancak borçlu davada ifanın imkansız olduğunu ispat etmişse; alacaklı ıslah yoluyla alacak davasını tazminat davasına çevirir. Bu durumda zararının tazminini borçludan talep eder. Alacaklının; ifası mümkün olan edim için alacak talepli, ifası mümkün olmayan edim için tazminat talepli olacak şekilde terditli dava açması da mümkündür.

Sözleşmeden Dönme

Alacağın ifa edilebilmesi için; alacak davası yerine eğer taraflar aralarında anlaşmışlarsa ; sözleşmeden dönme yoluna ya da direkt tazminat talebi yoluna giderler. Alacaklının; ifayı sağlaması için, alacak davası yerine tazminat talep etme ; ya da sözleşmeden dönme hakkını kullanması kanundan veya tarafların aralarındaki anlaşmadan kaynaklanır.

Bazı durumlarda alacaklı, alacak davası açıp borcun ifasını sağlayamaz. Borcun ifasının mümkün olmasına rağmen, borcun ifa edilmesinin borçludan talep edilmesi Türk Medeni Kanunu M . 2 uyarınca dürüstlük kuralına aykırılık teşkil ediyorsa, alacaklı artık alacak davasıyla ifanın gerçekleşmesini sağlayamaz. Bu durumlarda ifa ancak tazminat davası yoluyla sağlanır.

Borcun ifasının talebi yerine; sözleşmeden dönme ya da tazminat yolları bulunuyorsa ve alacaklı, bu yollardan birini seçmişse artık borcun ifa edilmesini talep edemez. Sözleşmeden doğan borçlar, asli ve yan borçlar olarak ayrılmaktadır. Belirtmemiz gerekir ki yan borçların tek başına alacak davasıyla talep edilmesi mümkün değildir. Yan borçlar ancak asli borcun gerektiği gibi ifa edilmemesi kapsamında alacaklı ; tazminat davası açarak talep eder.

Sözleşmeden Doğan Alacak Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme

Sözleşmeden doğan alacak davasında görevli mahkeme, sözleşmenin türüne göre değişmektedir. Örneğin: Sözleşme, bir alım- satım sözleşmesiyse; tarafların arasındaki uyuşmazlık Asliye Hukuk Mahkemesi’nde çözümlenecektir. Taraflar arasındaki sözleşme bir kira sözleşmesiyse uyuşmazlık Sulh Hukuk Mahkemesinde çözümlenecektir.

Sözleşmeden doğan borcun ifa edilememesinden dolayı açılan alacak davasında karar; istisnalar haricinde, borçlunun borcunu ifa etmesidir.

Borçlu; ilam ( mahkeme kararı) üzerine borcunu ifa ederse ; alacaklı ve borçlu arasında herhangi bir sorun oluşmaz. Ancak borçlu borcu ilama rağmen ifa etmezse, alacaklı mahkeme kararına dayanarak cebri icra yoluna başvurur. Cebri icra, borcun ifasının devlet eliyle zorla gerçekleştirilmesidir.

Daha fazla bilgi almak için bize whatsapp üzerinden ; borçlar hukuku ile ilgili makalelerimize buradan ulaşabilirsiniz.

Sözleşmeden Doğan Alacak Davasında Yetkili Mahkeme Neresidir ?

Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 6. Maddesi genel yetki kuralını düzenlemiştir. Buna göre genel yetkili mahkeme davalının yerleşim yeri mahkemesidir. Aynı zamanda HMK’nın 10. maddesi sözleşmeden doğan alacak davasında sözleşmenin ifa yeri mahkemesinin de yetkili olduğunu belirtmiştir.

Sözleşmelerden Doğan Alacak Davasında Zamanaşımı Ne Kadardır ?

Türk Borçlar Kanunu’nun 146. Maddesine göre her alacak kanunda aksi bir hüküm bulunmadığı takdirde 10 yıllık zamanaşımına tabidir. Sözleşmeden kaynaklı davalarda zamanaşımı da aksine bir hüküm bulunmadığı sürece 10 yıllık zamanaşımına tabidir.

Sözleşmeden Doğan Alacak Davasında Görevli Mahkeme Neresidir ?

Görevli mahkemenin tespiti sözleşmenin niteliğine göre farklılık arz eder. Örneğin iş sözleşmesinden kaynaklı bir uyuşmazlıkta görevli mahkeme İş Mahkemesidir.

Anahtar Kelimeler : Sözleşmeden Doğan Alacak Davası , Sözleşmeden Doğan Alacak Davası 2023 , TBK Kapsamında Sözleşmeden Doğan Alacak Davası , Sözleşmeden Doğan Alacak Davası Sebepleri

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top
Call Now Button