İSTİNAF DİLEKÇESİ ÖRNEĞİ

İstinaf dilekçesi başlıklı bu yazımızda istinaf dilekçesinin nasıl yazılması gerektiğini açıkladıktan sonra bir adet istinaf dilekçesi örneğini ; dilekçenin nasıl yazılacağı noktasında fikir vermek adına sizlerle paylaşacağız.

İSTİNAF DİLEKÇESİ

……………………BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ’NE

SUNULMAK ÜZERE

………………………MAHKEMESİ SAYIN HAKİMLİĞİ’NE

DOSYA NO : 201./……

DAVALI : ……………………

VEKİLİ :………………………..

DAVACI : …….……………

VEKİLİ :………………………….

KONU : Yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve yeniden yargılama yapılması için dosyanın yerel mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi talebimizdir. ( Burada başka bir istinaf talebiniz varsa belirtmeniz gerekmektedir.)

AÇIKLAMALAR:

1- USULE İLİŞKİN İTİRAZLARIMIZ

Dİlekçeye usule ilişkin itirazlar ile başlamalıdır. Bu kısımda Hukuk ve Ceza Usul Kanunu hükümlerine dayanılarak usuli itirazlarınızı yaptıktan sonra esas ilişkin itirazlarınızı yapabilirsiniz. Usuli itirazlar istinaf dilekçesi ve istinaf cevap dilekçesinin en önemli unsurlarıdır. Zira usul esastan önce gelir ilkesi gereği, çoğu dava usuli gerekçelerle bozulup reddedilebiliyor. Usul kanunları hakkında detaylı bilgi sahibi olmak için mutlaka alanında uzman bir avukattan yardım alınmalıdır.

2- ESASA İLİŞKİN İTİRAZLARIMIZ

Dİlekçe esasa ilişkin itirazlar ile devam ettirilmelidir. Esasa ilişkin konular davanın içeriği ile alakalı yapılması gereken itirazlardır. Dİlekçenin bu kısmında kanun maddeleri, Yargıtay Kararları ve doktrine atıf yapılmalıdır. Dilekçenin esasa ilişkin kısmı da tıpkı usule ilişkin itirazlarda olduğu gibi teknik detaylar içereceğinden mutlaka bir avukattan hukuki destek alınmalıdır.

NETİCE-İ TALEP :

Bu kısım istinaf dilekçesinin en önemli kısmıdır. Burada mutlaka istinaf mahkemesinden italep edilen şeylerin açık bir şekilde belirtilmesi gerekmektedir.

İSİM SOYİSİM- TARİH – İMZA

CEZA DAVASI İSTİNAF DİLEKÇESİ ÖRNEĞİ

………………………..BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ’NE
Gönderilmek Üzere
…………………..1. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ’NE

DOSYA NO : ../… E.

İSTİNAF EDEN : İSİM SOYİSİM(TC)
VEKİLİ :Av. Muhammet SARIKAYA

KONUSU : İstinaf dilekçesinin sunulmasından ibarettir.

AÇIKLAMA VE TALEP

Yukarıda bilgileri yazılı dosyada 16.08.2020 tarihli celsede müvekkilimiz aleyhine 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 297/1. , 297/1-2. Ve 62. Maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezasına hükmedilmiştir. Tarafımızca duruşmada verilen kısa karar üzerine istinaf süre tutum dilekçesi sunulmuştur. Gerekçeli kararın tarafımıza 05.01.2021 tarihinde tebliği üzerine ise istinaf sebeplerimizi ayrıntılı şekilde belirten işbu istinaf dilekçesi süresi içinde sunulmaktadır. Gerekçeli kararda yerel mahkeme kısaca “Oluş ve kabule göre; sanığın üzerine atılı infaz kurumuna veya tutukevine yasak eşya sokma suçundan sabit bulunan eylemine uyan 5237 Sayılı TCK’nun 297/1. maddesi gereğince suçun işleniş biçimi, suç konusunun önem ve değeri, suçun işlendiği yer ve zaman, olayın oluşuna ve sanığın kastının yoğunluğuna göre taktiren alt sınırdan 2 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, suç konusu oluşturan eşyanın temin edilmesi veya bulundurulması ayrı bir suç oluşturduğundan dolayı sanık hakkında verilen cezada 5237 Sayılı TCK’nun 297/1-2. cümlesi gereğince yarı oranında artırım yapılarak sanığın 3 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, sanığa verilecek cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri lehine taktiri indirim nedeni kabul edildiğinden sanık hakkında verilen cezada 5237 Sayılı TCK’nun 62. maddesi gereğince taktiren 1/6 oranında indirim yapılarak sanığın neticeten 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına,” şeklinde karar vermiş olup aşağıda ayrıntılı olarak izah edileceği üzere bu hüküm son derece hukuka aykırıdır. Şöyle ki;

1- MÜVEKKİLİM HİÇBİR ŞEKİLDE UYUŞTURUCU/UYARICI MADDE KULLANMAMAKTADIR.

10.01.2019 günü müvekkilim yaklaşık 30-40 kişi ile birlikte ……….. Açık Ceza İnfaz Kurumu’nun sigara içme bölümünde sigara içmekte iken 7-8 kişi ile birlikte ayrılarak arama yapılmak üzere baş memurluk odasına götürülmüştür. Burada müvekkilim ve beraberindeki kişilerin üst araması yapılmış bu esnada yerde diğer kişilere nispeten müvekkilime daha yakın duran beyaz bir kağıt memurlar tarafından fark edilmiştir.

Bunun üzerine kağıt alınmış ve o an yapılan fiziki incelemede kağıdın içinden çıkan maddenin uyuşturucu olduğuna kanaat getirilmiştir. Akabinde müvekkilim hakkında “İnfaz Kurumuna Veya Tutuk Evine Yasak Eşya Sokmak Suçu” sebebiyle tutanak tutulmuştur. Müvekkilim her ne kadar paketin kendi ile ilgili olmadığını ve kendisinin uyuşturucu da kullanmadığını belirtmişse de memurlar tarafından tutanak tutulmuş ve soruşturma işlemlerine başlanmıştır.

Öncelikle belirtmemiz gerekir ki müvekkilim herhangi bir uyuşturucu /uyarıcı madde kullanmamaktadır. Müvekkilimin infaz kurumuna yasak olarak soktuğu yahut kurumda bulundurduğu iddia edilen madde ile bir bağlantısı yoktur. Müvekkilimin kullanmadığı bir maddeyi kuruma sokmasının da bir anlamı olmayacaktır. Ancak Yerel Mahkeme bu hususta herhangi bir inceleme yapmaksızın hüküm kurmuştur. Oysa yapılması gereken müvekkilimin bir hastaneye sevk edilerek ayrıntılı kan tahlillerinin yapılması ve uyuşturucu madde kullanıp kullanmadığının tespit edilmesidir. Ancak Yerel Mahkeme bu hususta bir inceleme yapmamış yalnızca tanık beyanlarına dayanarak eksik inceleme ile müvekkilim hakkında hüküm tesis etmiştir. Bu durum usul ve yasaya aykırı olup dosyanın yeniden incelenmesi sebebidir.

2- MÜVEKKİLİM HAKKINDA HÜKÜM KURULAN SUÇ UNSURLARI SOMUT OLAYDA OLUŞMAMIŞTIR.

Müvekkilim hakkında hüküm tesis edilen suç 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 297. Maddesinde tanımlanan İnfaz Kurumuna Veya Tutuk Evine Yasak Eşya sokmak suçudur. Kanunun birinci fıkrası aşağıdaki gibidir.

“İnfaz kurumuna veya tutukevine silah, uyuşturucu veya uyarıcı madde veya elektronik haberleşme aracı sokan veya bulunduran kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun konusunu oluşturan eşyanın, temin edilmesi veya bulundurulması ayrı bir suç oluşturduğu takdirde; fikri içtima hükümlerine göre belirlenecek ceza yarı oranında artırılır.”

Görüldüğü üzere kanun koyucu suçun işlenmesi için iki tane seçimlik hareket düzenlemiştir. Kişi ya tutuk evi veya infaz kurumuna yasak bir eşya sokacak ya da bu eşya üzerinde bulanacaktır. Bu iki halden birinin gerçekleşmesi suçun işlenmiş kabul edilmesi için yeterlidir. Somut olayda müvekkilim hakkında infaz kurumunda yasak eşya bulundurmak suçundan dolayı hüküm kurulmuştur. Belirtmemiz gerekir ki kişinin bu seçimlik hareketten dolayı cezalandırılabilmesi için bulundurulması yasak olan eşyanın hakimiyet alanı içinde bulunması gerekmektedir. Ancak somut olayda infaz kurumunda olan herkesin günlük rutin olarak arandığı bir odada yerde bulunmak suretiyle bir uyuşturucu maddenin müvekkilime ait olduğu iddiası mevcuttur. Aranmak üzere odaya götürülen kişilere kıyasla müvekkilime daha yakın duran kağıt parçası sebebi ile müvekkilim hakkında tutanak tutulmuştur.

Burada dikkat çekmemiz gerekir ki yasak olan eşyanın bulunduğu yer müvekkilimin hakimiyet alanı kapsamında değildir. “Bulundurma” kavramı, maddede sayılan eşyanın kişinin üzerinde veya hâkimiyet alanında tutulması anlamına gelmektedir. Ancak bulundurmanın kabul edilebilmesi için kişinin yasak eşyayı üzerinde veya hâkimiyet alanında tutma fiilinin makul bir süre devam etmesi gerekmektedir. Başka bir kişi tarafından üstte veya hâkimiyet alanında bulundurulan yasak eşyanın sadece kullanılması eylemi tek başına bulundurma olarak kabul edilemeyecektir. Somut olayda da uyuşturucu maddenin herkesin kullandığı ortak alan olarak nitelendirilebilecek bir alanda bulunması müvekkilimin hakimiyet alanında olmadığının ispatına yeterdir. Müvekkilim de tüm bu hususları 16.01.2020 tarihli ifadesinde aşağıdaki şekilde beyan etmiştir;

“Halen yukarıda belirtmiş olduğum adreste ikamet etmekteyim. 01/10/2019 günü …………………………………….. İnfaz Kurumu B Blokta sigara odasında sigara içiyordum. İnfaz koruma memurları odaya girdiler ben de dahil 8 kişiyi üst araması yapmak üzere baş memurluk odasına götürdüler. Burada sıraya dizildik. Ben sıranın en sonunda idim. Yerde de beyaz bir kağıt vardı. Bu kağıt bana en yakın olduğu için ben atmışım gibi tutanak düzenlendi. Ancak kağıdı ben atmadım. Ben bu olay olmadan 2 ay kadar önce özel izinden dönmüştüm. İnfaz Kurumuna girerken üstümüz aranmaktadır. Bu nedenle eğer uyuşturucu madde soksa idim bulunurdu. Ayrıca uyuşturucu madde kullanmadığım için de kullanmadığım bir maddeyi infaz kurumunda bulundurmam sözkonusu olamaz. Odada bulunan hükümlülerin dinlenmesini talep ediyorum. Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum dedi. “

Müvekkilimiz tarafından da belirtildiği üzere uyuşturucu madde kendisine ait değildir ve infaz kurumuna da müvekkilim tarafından sokulmamıştır. Ayrıca yukarıda da belirttiğimiz üzere müvekkilimin uyuşturucu madde kullanmadığı da ortada olduğundan sırf diğer kişilere kıyasla yerdeki kağıda daha yakın duruyor diye hakkında hüküm kurulması hukuk vicdanına yaraşmamaktadır.

3- TANIK BEYANLARI ÇELİŞKİLİDİR.

Belirtmemiz gerekir ki dosya kapsamında dinlenen tanık beyanları bulundurulması yasak olan uyuşturucu maddenin müvekkilime ait olduğunu ispatlar nitelikte değildir. Zira tutanak tanıkları olan ………… ve ………………….. gerek soruşturma aşamasında gerekse de yerel mahkeme huzurunda alınan ifadesinde içinde uyuşturucu olduğu tespit edilen paketin müvekkilden düştüğünü gördüklerini ifade etmişse de ; arama için götürülen kişilerden olan M……………… 28.01.2020 tarihli ifadesinde ;

“…………………Açık Ceza İnfaz Kurumu’nda hükümlü olarak bulunmaktayım. ………………..tarihinde ………………………………. İnfaz Kurumunda B Blokta sigara odasında iken infaz ve koruma memurları bizi alıp arama yapmak üzere başmemurluk odasına götürdüler. Burada yerde beyaz bir kağıt bulundu. İnfaz koruma memurları ……………………………’nün attığını söylediler. Ancak ben. ………nın attığını görmedim. Ben sadece ………………’nın yakınında yerde beyaz bir kağıt olduğunu gördüm. Olay ile ilgili olarak söyleyeceklerim bundan ibarettir dedi.”

Şeklinde beyanda bulunarak tutanak tanıklarının aksine bu kağıdın müvekkilim tarafından atılmadığı belirtmiştir. Arama yapılan yerde müvekkilim iddia edildiği gibi bu kağıdı atmış olsa bunun yakınında bulunan diğer tanıklar tarafından da görülmesi kaçınılmazdır. Çelişkili tanık beyanları sebebiyle olay net olarak aydınlatılmış değildir. Yapılması gereken gerekirse infaz kurumunda bulunan kamera kayıtları incelenerek yere atılan uyuşturucu maddenin kim tarafından atıldığının tespit edilmesidir. Ancak yerel mahkeme yalnızca tutanak tanıklarının beyanlarına itibar ederek müvekkilim hakkında hapis cezasına hükmetmiştir. Bu durum hakkaniyete son derece aykırıdır.

4- ŞÜPHEDEN SANIK YARARLANIR İLKESİ YEREL MAHKEMECE GÖZETİLMEMİŞTİR.

Ceza hukukundaki ‘’şüpheden sanık yararlanır.’’ sayın mahkemece göz ardı edilmiştir. Zira yukarıda da ayrıntılı olarak izah edildiği üzere bulundurulması yasak olan uyuşturucu madde müvekkilimin hakimiyet alanında bulunmamıştır. Yine müvekkilim uyuşturucu madde kullanmamaktadır, yerel mahkeme bu yönde bir araştırma yapmaksızın hüküm kurmuştur. Ayrıca tanık beyanları arasında bulunan çelişki giderilmeden hüküm kurulmuştur.

Evrensel hukuk ilkeleri nazarda tutulduğunda müvekkilimize bir ceza verilebilmesi için , müvekkilimizin fiilinin bir suç olduğunun ispat edilmiş olması gerekmektedir. Müvekkilimize tam olarak aydınlatılmamış bir fiil sebebiyle ceza verilmesi hukuka aykırıdır. Yargıtay’ın da pek çok kararı bu yöndedir.

‘’ Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.” (Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2015/6-66 E 2015/52 karar sayılı 17.03.2015 tarihli kararı)

Yine Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/378 E. , 2018/618 K. 6.12.2018 tarihli ilamında bu ilkenin önemini aşağıdaki şekilde açıklamıştır;

“Öte yandan Ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan “in dubio pro reo” yani “kuşkudan sanık yararlanır” ilkesi uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlıdır. Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, bir suçun gerçekten işlenip işlenmediği veya işlenmiş ise gerçekleştirme biçimi konusunda kuşku belirmesi halinde uygulanabileceği gibi, suç niteliğinin belirlenmesi bakımından da geçerlidir.

Ceza mahkûmiyeti, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan, varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına gelir. O halde ceza yargılamasında mahkûmiyet, büyük veya küçük bir olasılığa değil, her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır. Adli hataların önüne geçilebilmesinin başka bir yolu da bulunmamaktadır.”

Şüpheden sanık yararlanır ilkesi uyarınca, müvekkilimizin bu suçtan cezalandırılmasının temel şartı, işlemiş olduğu iddia edilen suçun şüpheye yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli ve tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak müvekkilimize ceza verilemez. Müvekkilimize hapis cezası verilebilmesi için , yargılama sürecinde toplanan delillerin bir kısmına dayanılarak ve diğer bir kısmı göz ardı edilerek ulaşılan ihtimali kanaate değil, kesin ve açık bir ispata dayanılmalıdır. Bu ispat, hiçbir şüphe ve başka türlü bir oluşa imkan vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Dosya kapsamından anlaşılacağı üzere böyle bir ispat kesinlikle söz konusu dahi değildir.

Yukarıda da açıklandığı üzere müvekkilimiz herhangi bir şekilde bir suça karışmamıştır. Buna rağmen hapis cezasına mahkum edilmesi anayasada belirtilen masumiyet karinesi ilkesini de ihlal edilecektir. Masumiyet karinesi başka bir deyişle suçsuzluk karinesi, kişinin suçluluğu ispatlanıncaya kadar masum sayılmasını ifade eden bir ilkedir. Suçsuzluk karinesi, adil yargılanma hakkının en önemli unsurlarından birisidir. Bu hak evrensel bir ilkedir. Bu kapsamda ilkenin Evrensel İnsan Hakları Bildirisi’nde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde de yer aldığı görülmektedir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/2’nci maddesi “Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar masum sayılır” demektedir.


Yukarıda kısaca açıkladığımız sebepler müvekkilim üzerine atılı suçun maddi unsurlarının oluşmadığını tekrarla Yerel Mahkemece eksik inceleme yapıldığını belirtir müvekkilim hakkında hapis cezasına hükmedilmesinin hukuk vicdanına aykırı olduğunu , bu sebeple hükmüm kaldırılarak yapılacak yeniden inceleme neticesinde müvekkilin beraatine karar verilmesini vekil olarak saygıyla arz ve talep ederiz.

NETİCE VE TALEP :

Yukarıda kısaca açıklanan ve Sayın Mahkemece re’sen takdir edilecek sebeplerle ;

İstinaf başvurumuzun kabulüne,
Hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine;
Hükmün bozulması yerine, davanın Bölge Adliye Mahkemesi’nde yeniden görülmesine karar verilirse; ilk derece mahkemesinin hükmünün KALDIRILMASINI ve duruşmalı yapılacak istinaf incelemesi neticesinde YENİDEN HÜKÜM KURULARAK müvekkilin beraatine karar verilmesini, vekaleten ve saygıyla arz ve talep ederiz. TARİH

Sanık Müdafi
Av. Muhammet SARIKAYA

# istinaf dilekçesi # istinaf dilekçesi örneği # istinaf dilekçesi nasıl yazılır?

DİĞER YAZILAR:

İNFAZ HESAPLAMA

TEMYİZ NE DEMEK ?

ARA KARAR NEDİR?

UYUŞTURUCU MADDE KULLANMA SUÇU

UYUŞTURUCU MADDE TİCARETİ SUÇU

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top
Call Now Button