İçindekiler
- 1 İşkence Suçu (TCK 94)
- 2 İşkence Nedir?
- 3 TCK 94
- 4 İşkence Suçunda Korunan Hukuki Değer
- 5 İşkence Suçunun Faili
- 6 İşkence Suçunun Mağduru
- 7 İşkence Suçunda Maddi Unsur
- 8 İşkence Suçunda Manevi Unsur
- 9 İşkence Suçunda Hukuka Uygunluk Nedenleri
- 10 İşkence Suçunda Nitelikli Haller
- 11 Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış İşkence Suçu ( TCK m.95)
- 12 İşkence Suçunda Suçun Özel Görünüş Şekilleri
- 13 İşkence Suçunun Cezası
- 14 İşkence Suçunda Kovuşturma Usulü, Yetkili ve Görevli Mahkeme
- 15 SIK SORULAN SORULAR
İşkence Suçu ve Cezası , Anayasa m.17/ f.3’teki
‘’ Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz’’
şeklindeki hükme paralel olarak Türk Ceza Kanunu’nda yaptırım altına alınmıştır. TCK 94’e göre ;
‘’ Bir kişiye insan onuruyla bağdaşmayan ve bedensel veya ruhsal yönden acı çekmesine ; algılama veya irade yeteneğinin etkilenmesine, aşağılanmasına yol açacak davranışları gerçekleştiren kamu görevlisi hakkında ; üç yıldan on iki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur’’.
İşkence Suçu (TCK 94)
İşkenceyi oluşturan eylemlerin yaptırıma tabi tutulması; aynı zamanda Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerin de bir yansıması olarak kabul edilmektedir. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Birleşmiş Milletler İşkenceye Karşı Sözleşme ve İşkencenin Önlenmesine Dair Avrupa Sözleşmesi’ne taraf olma yükümlülüğüyle suç olarak yaptırıma bağlanmıştır.
İşkence Nedir?
İşkence kelime anlamı olarak ; bireylerin çok ağır bir biçimde ıstırap ve acı duymasına sebebiyet veren insanlık dışı davranışlar olarak tanımlanır. Belirtmemiz gerekir ki işkence, onur kırıcı davranışlar ve gayriinsani muamelelerden oluşmaktadır.
Onur kırıcı davranış ve gayriinsani muamele ise; bireyin kendisi ya da başka bir kimsenin gözünde küçük düşmesini sağlayan uygulamalara denilmektedir. Bireylerin varlığından kaynaklı, sahip olduğu haklar insan onuru kapsamında değerlendirilmektedir. İnsan onuru ise bireye dokunulmaz bir alan sağlar. Diğer bireyler ve hatta devlet insan onuru kapsamında, bireyin dokunulmaz alanına müdahale edemez.
İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’ne göre ; bu suçun oluşması için, işkenceyi oluşturan fiillerin belli bir ağırlıkta ve nitelikte olması aranmaktadır. Her somut olay üzerinden ağırlık kavramı değerlendirilir. Ağırlık kavramının tespiti noktasında göz önüne alınacak belirli alt unsurlar bulunmaktadır. Bunlar;
- Uygulanan yöntemin süresi
- Yöntemin üzerinde uygulandığı kişinin; yaşının, sağlık durumunun ve cinsiyetinin değerlendirilmesi
- Uygulanan yöntem sonucunda meydana gelen fiziksel ya da ruhsal zarardır.
Bu suçta herhangi bir sınırlamaya yer verilmemiştir. Bu sebeple savaş veya yakın savaş döneminde bulunulsa bile ; istisnasız bir şekilde işkenceyi meydana getiren uygulama hukuka aykırıdır. Bu fiiller hiçbir şekilde hukuka uygun olarak kabul edilmemektedir.
Birleşmiş Milletler İşkenceye Karşı Sözleşme’deki işkence tanımında ise 2 temel unsur ön plana çıkmaktadır:
- İşkence fiilinin oluşabilmesi için yöntemin belli bir amaç doğrultusunda gerçekleşmesi aranır. Dolayısıyla belli bir amaç arandığından ancak özel kastla işlenebilen bir suçtur.
- İşkenceyi oluşturan yöntemin maddi veya manevi anlamda ağır acı ve ızdıraba sebep olması gerekir.
TCK 94
- Yöntemin herhangi bir biçimde gerçekleşmesi aranmadığından bu suç, genel kastla işlenebilen bir suçtur.
- İşkenceye sebebiyet veren uygulama neticesinde ortaya çıkan acı ve ızdırap için herhangi bir ağırlık kriteri bulunmamaktadır. Bu husus, doktrinde daha hafif uygulamaların bile işkence sayılabilmesinin yolunu açacağı düşüncesiyle oldukça eleştirilmektedir.
İşkence Suçunda Korunan Hukuki Değer
İşkence suçunda, birden çok korunan hukuki değer bulunmaktadır. Bu sebeple bu suç, korunan hukuki değer bakımından karma bir nitelik taşımaktadır. Bu suçla bireylerin ; onuru, hem fiziksel hem de psikolojik vücut bütünlüğü, cinsel dokunulmazlığı ve hatta yaşam hakkı koruma altına alınmıştır.
Her ne kadar suçla korunan hukuki değer mağdur bireye ait olsa da; karma niteliğinden dolayı aynı zamanda adalet sistemi, kamu güvenliği ve idaresi de suçla korunan hukuki değerler arasında yer almaktadır.
Ceza yargılamasının amacı; maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasını sağlamak olduğu kabul edilmektedir. Maddi gerçeği ortaya çıkarmaya çalışan kamu görevlileri için hukuk sistemi tarafından işkence yasağı getirilmiştir. Kamu görevlilerinin işkence yasağına uymaması söz konusu olduğunda hukuk sisteminin işleyişinde belirli tıkanmalar meydana gelir ; buna bağlı olarak da vatandaşların devlete olan güveni zedelenir.
İşkence Suçunun Faili
İşkence suçunun en ayırt edici özelliklerinden biri failin sıfatıdır. Bunun sebebi bu suçun sadece kamu görevlileri tarafından işlenebilir olmasıdır. Bu sebeple bu suç özgü suçtur. Kanunda kamu görevlisine dair herhangi bir sınırlama ise getirilmemiştir. Dolayısıyla kolluk ya da yargı sistemi içerisindeki kamu görevlileri bu suçun faili olabilir.
Failin tek başına kamu görevlisi olması ; bu suçdan bahsedilmesi için yeterli değildir. Aynı zamanda fail olarak yargılanan kamu görevlisinin kamusal gücünü kullanarak işkence suçunu oluşturan fiili gerçekleştirmiş olması da gerekmektedir. Kamu görevlisinin şahsi davranışları ise bu suç kapsamında değerlendirilmemektedir.
İşkence Suçunun Mağduru
İşkence suçunun mağduru ise yaşayan herkes olabilmektedir.
Ayrıca Türk Ceza Kanunu m.94 f.2 kapsamında sayılan;
- çocuğa,
- beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak olan kişiye,
- avukata,
- gebe kadına veya
- görevi dolayısıyla diğer bir kamu görevlisine karşı bu suçun işlenmesinde ise suçun nitelikli hali oluşacağından ceza miktarı arttırılacaktır.
İşkence Suçunda Maddi Unsur
Bu suçun en önemli ve ayırt edici özelliklerinden bir diğeri ise ; işkenceyi meydana getiren fiillerin ani bir şekilde değil, belirli bir süreç içerisinde , sistematik olarak meydana gelmesidir. Bu suçun sistematik bir şekilde meydana gelmesi; kamu görevlisinin işlediği kasten yaralama, cinsel taciz gibi suçlardan ayrılmasını sağlamaktadır. Fiillerin, belli bir süre içerisinde değil de aniden gerçekleşmesi durumunda ; işkence suçu değil niteliğine göre başka suçlar oluşmaktadır.
Sistematik olarak meydana gelmesi için aynı hareketlerin tekrarlanması gerekmektedir. Farklı hareketlerin belli bir süre meydana gelmesi de bu suçu oluşturabilmektedir. Örneğin tek başına kamu görevlisinin kişiye yumruk atması kasten yaralama suçunu oluşturacakken; yumruklamanın belli süre gerçekleşmesi veya cinsel tacizin de eşlik etmesi bu suçun oluşmasını sağlar.
İşkence suçu, kanunda seçimlik hareketli suç olarak düzenlenmiştir. İşkence suçunun seçimlik hareketlerinin ortak niteliği ise; insan onuruyla bağdaşmaz derecede olmasıdır. Kanundaki davranışlardan bir tanesinin dahi kamu görevlisi tarafından meydana getirilmesi suçun oluşmasını sağlar. Hareketlerden birden fazlası meydana gelirse tek suç oluşur. Ancak müeyyide hesaplamasında hakim hareketlerin fazlalığını göz önünde bulunduracaktır.
1- Bedensel veya ruhsal açıdan acı çekilmesini sağlayan davranışlar:
Gayriinsani, zalimane davranışlar olarak da tanımlanmaktadır. Bedensel acı çekmeye sebep olan davranışların bedensel temasla olması zorunlu değildir. Ruhsal ya da bedensel olarak ; bireyin vücut dokunulmazlığına zarar veren her türlü kötü muamele bu kapsamdadır. Bedensel ya da ruhsal acı çekmede objektif kriter göz önüne alınmaktadır. Dolayısıyla kişinin sübjektif olarak acı çekmesi değil objektif olarak acı çekmesi bu suçu oluşturur.
2. Algılama veya İrade yeteneğinin etkilenmesine sebep olan davranışlar:
Bireyin insan onuruyla bağdaşmayacak derecede algılama düzeyinin normalin dışına çıkartılması aranmaktadır. Bireyin davranışlarına yön verebilme yetisini ortadan kaldırmaktadır. Örneğin ; Kişinin sorgusu sırasında bir yakının hayatı ile tehdit edilmesi ; irade yeteneğinin etkilenmesine sebebiyet vereceğinden sistematiklik unsurunu da sağlamasıyla işkence suçunun oluşmasını sağlayacaktır.
3.Bireyin aşağılanmasına sebep veren davranışlar:
Bireyin, şeref ve haysiyetini hedef alan aşağılayıcı davranışlardan oluşan son seçimlik harekettir. Hareket daha çok fiziksel özelliklerle dalga geçilmesi şeklinde ortaya çıkmaktadır. Örneğin ; Bireye sürekli olarak küfredilmesi ya da çıplak bırakılması işkence suçunun oluşmasını sağlayan aşağılanma hareketini meydana getirecektir.
İşkence suçunun meydana gelmesini sağlayan seçimlik hareketler ihmali ya da icrai nitelikte olabilmektedir. Örneğin ; kamu görevlisinin bireyi yumruklaması veya cinsel tacizde bulunması icrai nitelikteki seçimlik hareketken; bireyin tuvalet ihtiyacının giderilmesinin engellenmesi ya da hastalığının bulunmasına rağmen ilaca erişiminin engellemesi ihmali nitelikteki seçimlik hareketlerdir. Bu suçun ihmali nitelikteki davranışla gerçekleştirilmesi cezanın azaltılmasına sebebiyet vermemektedir ancak kamu görevlisinin ihmali davranıştan cezalandırılabilmesi için sonucu önleme yükümlülüğünün bulunması gerekir.
Kanunun madde metninde bu suçun oluşabilmesi için sistematiklik aranmamasına rağmen gerekçede sistematik olması gerektiği yer almaktadır. Gerekçenin bağlayıcı nitelikte olmaması doktrinde tartışmalara sebep olmaktadır. İşkence suçunda sistematiklik aranmasının bir diğer yansıması da ağırlıktır nitekim sistematik olmada belli bir ağırlık aranmaktadır. Her somut olay üzerinden, davranışın bu suçu oluşturup oluşturmadığına mahkeme karar verecektir.
İşkence Suçunda Manevi Unsur
İşkence suçunun oluşabilmesi için kanun herhangi bir amaç ya da saik aramamaktadır dolayısıyla suç genel kastla işlenebilen bir suçtur. Kanunda genel kastla işlenebilen suçlar olası kastla da işlenebilmektedir. Bu suçun taksirli olarak işlenmesi mümkün değildir çünkü kanunda ayrıca taksirli hali düzenleme altına alınmamıştır.
İşkence Suçunda Hukuka Uygunluk Nedenleri
İşkenceye Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin 2. Maddesi, hiçbir istisnai durumun işkenceyi haklı kılmayacağını hüküm altına almıştır. Zorda kalma ve meşru savunma hukuka uygunluk nedenlerinde korunan hukuki değerler arasında bir oran aranmaktadır. İnsan onuru, tüm insanlığa dair korunması gereken ortak bir hukuki değer olarak kabul edildiğinden, yaşam hakkından daha değerli olarak ele alınmaktadır. Dolayısıyla işkence suçuyla korunan hukuki değer; diğer suçlardaki hukuki değerlerden üstün olduğundan, zorda kalma ve meşru savunma durumlarında oran şartı karşılanmamaktadır. İlgilinin rızası hukuka uygunluk nedeninde sınır; kişinin insan onurudur dolayısıyla ilgilinin rızası, bu suçta hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilemez.
İşkence Suçunda Nitelikli Haller
İşkence Suçunda Mağdurun sıfatından kaynaklanan nitelikli haller ( TCK m. 94 f.2)
Mağdurun;
- çocuk olması nitelikli haldir ve kanunen 18 yaş altı bireyler çocuk sayılmaktadır.
- bedensel ya da ruhsal anlamda kendini savunamayacak durumda olması, mağdurun savunulamayacak duruma düşmesinin sebebi mağdurun kendisi de olabilir yine de nitelikli halin oluşmasını sağlar.
- avukat olması da nitelikli haldir ancak avukatın sırf avukat olmasından kaynaklı yani görevini yerine getirirken maruz kaldığı işkence davranışı nitelikli halin oluşmasını sağlar.
İşkence Suçunda Cinsel taciz şeklinde fiilin gerçekleşmesi ( TCK m.94 f.3),
Cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar kapsamında yer alan cinsel taciz bedensel bir temasın bulunmaması durumunda meydana gelir. İşkence suçunun cinsel taciz fiiliyle meydana gelmesinde işkence suçunun nitelikli hali oluşur. Mağdura yönelik bedensel bir temas bulunuyorsa cinsel taciz suçu değil cinsel saldırı veya cinsel istismar suçu gerçekleşir dolayısıyla işkence suçuyla birlikte cinsel saldırı ya da cinsel istismar suçu bulunuyorsa ayrıca cinsel saldırı ve cinsel istismar suçları için de hüküm kurulur.
Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış İşkence Suçu ( TCK m.95)
Mağdurun işkence sonucunda ;
- duyularından ya da organlarından birinin işlevinin sürekli olarak zayıflaması ( m.95/ f.1a)
- konuşmasında sürekli zorluğun oluşması ( m.95/f.1b)
- yüzünde sabit bir izin oluşması ( m.95/ f.1c)
- yaşamının tehlikeye girmesi ( m.95/ f.1d)
- gebe ise vaktinden önce doğum yapması ( m.95/ f.1e)
Türk Ceza Kanunu m.95 f.2 kapsamında düzenleme altına alınan neticesi sebebiyle suçun ağırlaşmasını sağlayan haller daha vahimdir.
Mağdurun işkence sonucunda ;
- iyileşme olanağı bulunmayan bir hastalığa tutulması ya da bitkisel hayata girmesi ( m.95/ f.2a)
- duyu veya organlarından birinin işlevinin tamamen yitirilmesi ( m.95/ f.2b)
- konuşma yetisini veya çocuk yapma yetisini tamamen kaybetmesi ( m.95/ f.2c)
- yüzünde sürekli bir değişikliğin meydana gelmesi ( m.95 f.2d). Mağdurun yüzünde sürekli bir değişikliğin meydana gelmesi, mağdurun suratında yara izinin oluşmasından farklıdır. Nitekim mağdurun suratında yara izi oluşması durumunda mağdurun diğer insanlar tarafından tanınabilmesi söz konusuyken sürekli bir değişikliğin meydana gelmesinde mağdur, tanındığı çevrede artık tanınamayacak duruma gelmektedir.
- Mağdur gebenin işkence sonucunda çocuğunun düşmesi ( m.95/ f.2e)
Türk Ceza Kanunu m.95 f.3 kapsamında ise mağdurun işkence sonucunda vücudundaki kemiklerinin kırılması neticesi itibariyle ağırlaşmış hal olarak kabul edilmiştir dolayısıyla cezanın arttırılmasına sebebiyet vermektedir. Vücuttaki kemik kırılmasının mağdurun hayati fonksiyonlarını etkilemesi oranında faile kanundaki aralık kapsamında ceza verilir. Adli Tıp Kurumu’nca kemik çatlaması da kemik kırığı niteliğinde sayıldığından neticesi sebebiyle ağırlaşmış hal kapsamındadır.
M.95 f.4 kapsamında mağdurun işkence sonucunda ölmesi de neticesi itibariyle ağırlaştırılmış hal olarak kanunda kabul edilmiştir. Kamu görevlisi olan failin, baştan beri mağduru öldürme amacı bulunuyorsa hem işkence suçundan hem de insan öldürme suçundan hüküm kurulacaktır.
İşkence Suçunda Suçun Özel Görünüş Şekilleri
İşkence Suçu Teşebbüs
TCK’daki tanımından da anlaşılacağı üzere , sırf hareket suçudur. Kanunda yer alan bedensel ya da ruhsal yönden acı çektiren, algılama ve irade yeteneğini etkileyen veya aşağılayan, insan onuruyla bağdaşmayan sistematik davranışlardan en az birinin gerçekleşmesiyle işkence suçu oluşur. Kamu görevlisinin, icrai hareketlerine başlayıp elinde olmayan bir sebepten ötürü icrai hareketin kesilmesi durumunda işkence suçu teşebbüs halinde kalmış olur. İhmal niteliğindeki davranışlardan meydana gelen işkence suçunda ise TCK m.35 uyarınca teşebbüs söz konusu olmaz.
Elverişli olarak gerçekleştirilen icrai hareketlerden mağdurun kendi isteğiyle vazgeçmesi durumunda gönüllü vazgeçme kurumu kapsamında sadece vazgeçme anına kadar olan zamanda meydana gelen suçlar için failin sorumluluğu doğar.
İşkence Suçunda İştirak
İşkence suçu, sadece kamu görevlileri tarafından işlenebildiğinden özgü bir suçtur ancak bu özgü suçta, iştirak kurumu kapsamında yardım eden ya da azmettiren niteliğindeki sivil kişiler de tıpkı kamu görevlisi gibi sorumlu olmaktadır.
İşkencenin; kamu görevlisinin amirinin emri doğrultusunda işlenmesi durumunda, suç niteliği taşıyan bir emir olması dolayısıyla işkenceyi meydana getiren kamu görevlisi fail, işkencenin yapılmasını emreden amir ise azmettiren olarak işkence suçundan sorumlu tutulur.
İşkence Suçunda İçtima
İşkence suçunun birden çok kişiye karşı işlenmesi mümkündür. Birden fazla mağdurun bulunduğu durumlarda her mağdur bakımından ayrı işkence suçu oluştuğu kabul edilir.
İşkence suçunun oluşmasını sağlayan davranışlar, aynı zamanda kanunda ayrı olarak da hüküm altına alınmıştır. Fikri içtima sebebiyle failin sadece işkence suçundan dolayı sorumluluğu doğmaktadır. Örneğin: İşkence suçu yumrukla yani kasten yaralama şeklinde gerçekleştiriliyorsa fikri içtima hükümleri kapsamında müeyyidesi daha ağır olan işkence suçundan ötürü failin sorumluluğu doğacaktır.
İşkencenin cinsel taciz şeklinde gerçekleşmesi ise kanunda ayrıca düzenlenmiş ve birleşik suç olarak kabul edilmiştir. Örneğin ; işkence suçunun cinsel tacizin de bulunmasıyla işlenmesi durumunda fail, ayrıca cinsel taciz suçundan sorumlu olmayacak ancak nitelikli hal olarak düzenleme altına alındığından işkence suçunun temel halinden daha ağır bir cezayla cezalandırılacaktır.
Ayrıca belirtmemiz gerekir ki işkence, cinsel saldırı şeklinde gerçekleşiyorsa yani mağdurun vücuduna cinsel davranışlarla temas ediliyor yahut mağdurun vücuduna cinsel organ ya da sair cisim ithal ediliyorsa fail hem cinsel saldırı suçundan hem de işkence suçundan cezalandırılacaktır.
İşkence Suçunun Cezası
Bu suçun temel halinin müeyyidesi, üç ile on iki yıl arasında hapis cezasıdır.
Daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hallerini oluşturan davranışlarla işlenmesi durumunda müeyyide sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis, cinsel taciz şeklinde gerçekleşmesi durumunda ise müeyyide on yıldan on beş yıla kadar hapistir.
Son olarak işkence suçunun neticesi itibariyle ağırlaşmış hallerinde ise; m.95.f1’deki durumlarda ceza yarı oranında, f.2’deki durumlarda bir kat arttırılır. TCK m.95 f.3’teki durumlarda ceza, sekiz yıldan on beş yıla kadar hapisken, f.4te belirtilen durumda ise müeyyide ağırlaştırılmış müebbet hapistir.
İşkence Suçunda Kovuşturma Usulü, Yetkili ve Görevli Mahkeme
İşkence suçu şikayete bağlı değildir. Dolayısıyla savcı tarafından re’sen soruşturma başlatılır. Ayrıca bu suçta zamanaşımı işlememektedir.
İşkence suçunda yetkili ve görevli mahkeme suçun işlendiği yer ağır ceza mahkemesidir.
İşkence suçu çok ağır müeyyidelere tabi bir suç olduğu için bu suçun mağdurlarının ya da faillerinin uzman bir avukat yardımı alarak dava sürecini yönetmeleri menfaatlerini korumaları açısından önemli olacaktır.
Daha fazla bilgi almak için bize whatsapp ve diğer iletişim kanallarından ulaşabilirsiniz. Ceza Hukuku ile ilgili diğer makalelerimize ise buradan ulaşabilirsiniz.
SIK SORULAN SORULAR
Yukarıdaki makalemizde işkence suçunu ayrıntılı bir şekilde anlattık. İşkence suçu yalnızca kamu görevlileri tarafından işlenen bir suçtur. Ancak TCK’nın 96. maddesinde düzenlenen eziyet suçu herkes tarafından işlenen bir suçtur. Bu suç bir kimsenin eziyet çekecek davranışlara maruz kalması halinde ortaya çıkar. Cezası 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezasıdır.
Bu suçun temel halinde ceza 3 yıldan 12 yıla kadar hapis cezasıdır. Daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hallerinde ise ceza 8 yıldan 15 yıla kadar hapis veya 10 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasıdır.
Geri bildirim: Cinsel taciz Suçu 2022 - Bilişim & Ceza Hukuku
Geri bildirim: Ceza Sorumluluğunu Kaldıran ve Azaltan Sebepler Nelerdir?