İçindekiler
Hizmet tespit davası, iş hukuku uygulamasında en sık karşılaşılan davalardan bir tanesidir. Zira günümüzde işverenler, işçilerini sigorta girişini yapmadan yani kuruma bildirmeden çalıştırmakta veya kuruma bildirmesine rağmen ; daha az prim ödemek için ücretini az göstermektedir. Bu durumda işçinin işten ayrılması ihtimalinde ; açacağı işçilik alacağı davasında kıdeminin ve ücretinin tespiti neye göre yapılacaktır ? Yazımızın konusu olan hizmet tespit davası ; işçinin kıdemi ve ücretinin doğru bir şekilde tespit edilmesine hizmet eden bir davadır. Aşağıda hizmet tespit davası zamanaşımı ; hizmet tespit davası arabuluculuk, sigortasız işçi çalıştırma cezası ve diğer ilgili başlıklar incelenecektir.
SİGORTASIZ İŞÇİ ÇALIŞTIRMA
Yukarıda da bahsettiğimiz üzere uygulamada en sık karşılaşılan problemlerin başında ; işçilerin kuruma bildirilmeden dolayısıyla sigortasız şekilde çalıştırılmasıdır. İş akdi kurulduktan sonra işveren işçinin usulüne uygun işe giriş bildirgesini kuruma bildirmek zorundadır. Devamında işçinin aldığı ücrete karşılık gelen prim ödemesini kuruma yapmak suretiyle işçinin sosyal güvenlik hakkını sağlamakla yükümlüdür.
Oysaki işçinin Sosyal Güvenlik Kurumu’na bildirilmesi ve ücretine karşılık gelen sigorta primlerinin işveren tarafından ödenmesi yasal bir zorunluluktur. Zira sosyal güvenlik hakkı anayasa ile tanınmış ve güvence altına alınmış bir haktır. Bu hak yapılacak bir işlemle azaltılamaz, sınırlanamaz, kaldırılamaz veya devredilemezdir. Bu hakkın kaldırılmasına dair yapılan anlaşma ve işlemler geçersizdir. İşveren, işçiyi kuruma bildirmemek veya eksik ücret bildiriminde bulunmak sosyal güvenlik hakkını ortadan kaldırdığından yapılan işlem geçersiz olacak ve işçinin gerçek çalışma süresi veya ücretinin tespiti için hizmet tespit davası açılacaktır. Dolayısıyla sigortasız işçi çalıştırma hukukumuzun cevaz verdiği bir durum değildir. Aksine sigortasız işçi çalıştırma ; Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 102. maddesi uyarınca ; idari para cezasına hükmedilecek haller arasında düzenlenmiştir.
Bu noktada son olarak belirtmemiz gerekir ki işçiyi kuruma bildirmekle yükümlü olan bizzat işverenin kendisidir. İşçinin kuruma bu bildirimi yapmaması ; sonrasında hizmet tespit davası açma hakkını elinden almayacak yahut açtığı davada aleyhine delil teşkil etmeyecektir.
SİGORTASIZ İŞÇİ ÇALIŞTIRMA CEZASI
Yukarıda belirttiğiniz gibi, sigortasız işçi çalıştırma hukukumuzda kabul edilebilir bir durum değildir. Sigortasız işçi çalıştıran bir işveren, yasaların öngördüğü cezalara maruz kalacaktır. Bu cezalar, 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu‘nun 102. maddesinde düzenlenmiştir.
Sigortasız işçi çalıştırma cezası, bu madde kapsamında yer almaktadır. Eğer bir işverenin sigortasız işçi çalıştırdığı şikayet üzerine veya hizmet tespit davası sonucunda tespit edilirse, belirli bir miktar para cezası işverenden tahsil edilecektir.
Bu cezalar, işverenin sigorta primlerini ödememesi veya işçileri sigortalı olarak kaydetmemesi gibi durumları kapsamaktadır. Sigortasız işçi çalıştırma cezaları, işverenin yasaları ihlal ettiği için ödenmek zorundadır. Bu cezalar caydırıcı bir etki yaratmayı amaçlar.
Özetlemek gerekirse, sigortasız işçi çalıştırmak yasalara aykırı bir durumdur ve işverenler bu konuda dikkatli olmalıdır. Yasaların öngördüğü cezalarla karşı karşıya kalmamak için işverenlerin işçilerini sigortalı olarak çalıştırmaları önemlidir.
HİZMET TESPİT DAVASI NEDİR ?
Tespit davası, hukuk tarafından korunan bir yararın olması şartıyla ikame edilen ; bir eda talebi içermeyip bir durumun hükümle tespit edilmesi talebini içeren davalardır. Adından da anlaşılacağı üzere hizmet tespit davası da bir tespit davası niteliğindedir. Bu dava, 5510 Sayılı Kanun uyarınca işçinin sigortalı olarak çalıştırılması gereken işlerde ; Sosyal Güvenlik Kurumu’na bildirim yapılmaması veya eksik bildirim yapılmasının sonradan öğrenilmesi halinde ; durumun tespiti için açılan davadır. Hizmet tespit davası uygulamada en çok işe giriş bildiriminin yapılmaması veya eksik bildirim yapılması hallerinde açılmaktadır. Bunun yanında bu dava işe giriş bildirgelerinde yanlış yazan kimlik bilgilerinin düzeltilmesi veya gerçeğe aykırı şekilde başkası adına aktarılan veya bildirilen çalışma sürelerinin sahibine iadesi için de açılabilmektedir.
Bu noktada önemle belirtmemiz gerekir ki ; hizmet tespit davası açılabilmesi için taraflar arasındaki sözleşmenin vekalet sözleşmesi veya eser sözleşmesi değil hizmet sözleşmesi olması gerekmektedir.
HİZMET TESPİT DAVASI ŞARTLARI
Belirtmemiz gerekir ki tespit davası niteliğinde olan bu davanın açılması için birtakım şartların sağlanması gerekmektedir. Bu şartlar aşağıda maddeler halinde sayılacaktır;
- Bu davada Sosyal Güvenlik Kurumu hasım olarak gösterilmelidir.
Hizmet tespit davası açılırken mutlaka kuruma da husumet yöneltilmelidir, kurum da davalı olarak yazılmalıdır. Zira yerleşik Yargıtay içtihatları uyarınca ; yalnızca işverene karşı yöneltilen davalarda verilen kararların uygulanması bir zorunluluk arz etmemektedir.
- Bu davada işveren de hasım olarak gösterilmelidir.
İşçiyi kuruma bildirmemekle yahut eksik veya hatalı bildirim yapmakla sorumlu olan işveren de mutlaka davada hasım olarak gösterilmelidir. Aksi halde hizmetin tespiti yapılmış olsa dahi yüksek derece mahkemesi tarafından bozma hükmü verilecektir. Burada dikkat edilmesi gereken husus ise ; işyeri devrinin söz konusu olduğu hallerde eski işverenin de sorumluluğunun devam etmesi sebebiyle davada hasım olarak gösterilmelidir.
Bunun yanında uygulamada alt işveren ilişkisinin mevcut olduğu hallerde , alt işveren ödemede güçlük çekme veya kendisine ulaşılmada zorluk yaşanması gibi sebeplerle çalışanları mağdur edebildiğinden ; hizmet tespit davası asıl işverene de yöneltilebilecektir. Asıl işverenin alt işverene rücu etme hakkı ise saklıdır.
- Hizmet tespit davası açılabilmesi için ; sigortasız bir çalışma veya eksik günle çalışmanın söz konusu olması gerekir.
Davanın açılmasındaki bir diğer şart ise ; sigortasız çalışma veya eksik günle çalışma halinin veya priminin eksik ücretten gösterilerek yatırılması gerekmektedir. Daha önceki yazımızda belirttiğimiz üzere sigortasız çalışma, eksik günle çalışma veya sigorta priminin eksik ücretten ödenmesi halleri işçinin haklı nedenle fesih sebepleri arasındadır. Aynı zamanda bu eksikliklerin giderilmesi için işçi hizmet tespit davası da açabilecektir.
HİZMET TESPİT DAVASI ZAMANAŞIMI
Hizmet tespit davası zamanaşımı süresi hakkında yanlış bir kavram olduğunu belirtmek önemlidir. Kanunda düzenlenen süre, aslında hak düşürücü süre niteliğindedir. Bu iki kavram arasında nitelikleri ve doğurdukları sonuçlar açısından farklılıklar bulunmaktadır.
Zamanaşımı süresi, bir hakkın kullanılması için belirli bir sürenin geçmesi gerektiğini ifade eder. Bu süre zarfında ilgili davayı açmaz veya ilgili işlem gerçekleştirmezse, hak sahibi bu hakkını kaybeder. Zamanaşımı süresi, kanunlarla belirlenen spesifik sürelerle ifade edilmektedir. Ve çeşitli hukuki durumlara göre değişebilmektedir.
Öte yandan, hak düşürücü süre, bir hakkın belirli bir süre içinde kullanılması gerektiğini ifade eder. Bu süre zarfında ilgili dava açılmalıdır veya ilgili işlem gerçekleştirilmelidir. Hak düşürücü süre, genellikle yasalarda belirtilen sürelerle sınırlanmaktadır. Bu sürenin geçmesiyle birlikte hak sahibi bu hakkını kaybeder.
Hizmet tespit davasıyla ilgili olarak “hizmet tespit davası zamanaşımı süresi ne kadardır?” şeklindeki soruların yanlış olduğunu belirtmek gerekir. Zira hizmet tespit davasında zamanaşımı süresi değil, hak düşürücü süre söz konusudur. Hizmet tespit davasıyla ilgili hangi sürelerin geçerli olduğu, ilgili kanunlarda belirtilen hükümlere göre değişir. Dolayısıyla, hizmet tespit davasının hangi süreler içinde açılması gerektiği, ilgili kanunlara ve mevzuata başvurularak belirlenmelidir.
HİZMET TESPİT DAVASI HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE
5510 Sayılı Kanun, Türkiye’de sosyal güvenlik düzenlemelerini içeren kanunlardan biridir. Kanunun ilgili maddesi, sigortalılığının kuruma bildirilmeyen veya eksik bildirilen işçilerin haklarını korumak amacıyla düzenlemeler yapmaktadır.
Bu maddeye göre, sigortalılığı kuruma bildirilmeyen veya eksik bildirilen bir işçi, hizmetin görüldüğü yılın sonunda başlayarak 5 yıl içinde hizmet tespit davası açmalıdır. Yani, işçi hizmetin sona erdiği tarihten itibaren 5 yıl içinde bu dava hakkını kullanmalıdır.
Örneğin, bir işçi 05.03.2021 tarihinde sigortasız olarak çalışmaya başlamış ve 11.10.2021 tarihinde işten ayrılmış olsun. Bu durumda, hak düşürücü süre 01.01.2022 tarihinden itibaren başlamaktadır ve 5 yıldır. Yani, işçinin sigortalılığı 2022 yılından önce bildirilmemiş veya tespit edilmemişse, işçi hizmet tespit davasını açma hakkını kullanabilecektir.
Ancak belirtmek gerekir ki, işçiye ilişkin işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi belgelerin kuruma ibraz edilmesi veya çalışmaların kurumca tespit edilmesi durumunda, kesintisiz şekilde süren çalışmalar için hak düşürücü süre geçerli olmayacaktır. Yani, eğer işçinin çalışmaları kurum tarafından tespit edilmişse ve bu çalışmalar kesintisiz devam etmişse, hak düşürücü süre geçerli olmayacaktır.
HİZMET TESPİTİ GÖREVLİ MAHKEME
5510 Sayılı Kanunu’nun 89. maddesi uyarınca hizmet tespit davalarına bakmakla görevli mahkeme İş Mahkemesi’dir. İş mahkemesi bulunmayan yargı çevrelerinde ise Asliye Hukuk Mahkemesi bu davaya bakmakla görevlidir.
HİZMET TESPİT DAVASI ARABULUCULUK
Türk hukuk sisteminde, iş uyuşmazlıklarının çözümünde arabuluculuk önemli bir rol oynamaktadır. Arabuluculuk, taraflar arasındaki anlaşmazlıkların bağımsız ve tarafsız bir üçüncü bir kişi tarafından yönetilen bir süreçte çözülmeye çalışılmasıdır.
Yapılan düzenlemelerle birlikte, iş uyuşmazlıklarının büyük bir çoğunluğu için dava açmadan önce zorunlu arabuluculuk şartı getirilmiştir. Bu, tarafların öncelikli olarak arabuluculuk yoluna başvurmasını gerektirir. İşveren ve işçi arasında çıkan uyuşmazlıklarda arabuluculuk sürecinin tamamlanması, dava açma şartı olarak kabul edilecektir. Buna göre, arabuluculuk sonucunda anlaşma sağlanamazsa, taraflar dava açma hakkını elde eder.
Ancak hizmet tespit davası arabuluculuk kapsamında olan bir dava değildir. Hizmet tespit davası, işçinin çalışma ilişkisiyle ilgili olarak işveren tarafından sunulan hizmetleri ve çalışma koşullarını resmi bir şekilde tespit etmek amacıyla açılan bir davadır. Bu tür davalar, işçi ve işveren arasındaki anlaşmazlığın çözümünde arabuluculuğa tabi tutulmadan doğrudan açılacaktır.
Yani, hizmet tespit davası için arabuluculuk sürecinden geçmek zorunda değilsiniz. Taraflar, işçinin çalışma koşullarını belirlemek, haklarını korumak veya eksik ücret taleplerini dile getirmek gibi konuları mahkemeye taşıyabilirler. Ancak diğer iş uyuşmazlıklarında olduğu gibi, arabuluculuk süreci işçi ve işveren arasında anlaşmazlığı gidermek için yararlı bir yöntemdir. Taraflar, arabuluculuk yoluna başvurarak sorunlarını daha hızlı ve daha az maliyetli bir şekilde çözebilirler.
SIK SORULAN SORULAR
Yukarıda da ayrıntılı olarak izah edildiği üzere hizmet tespitine yönelik açılan davalarda SGK mutlaka taraf olarak gösterilmelidir. Zira Yargıtay’ın yerleşik içtihatları uyarınca SGK taraf gösterilmeksizin açılan davalarda verilen kararın uygulanma zorunluluğu bulunmamaktadır.
İş davalarından olan hizmet tespiti davası mahkemenin yoğunluğuna göre değişmekle birlikte 6 ay ile 1,5 yıl arasında sonuçlanmaktadır. Ancak bu süre tahmini nitelikte olup değişebilmektedir.
Sigortasız çalışmaya veya eksik primin tespitine ilişkin açılan davanın kazanılması ile talep edilen hizmet süresine ilişkin primler işveren tarafından ödenir. Ayrıca işverenin bildirim yapmaması veya eksik bildirim yapmasına ilişkin idari para cezasına ve vergi cezasına çarptırılması gündeme gelebilecektir.
Merhaba..
2012 yilinda bir isletmede ( restaurant/ bar) idareciydim 2016 yilinda sgk yapilmadigi icin syrildim ve dava actim.2016 kasim ayinda 2019 yilinda yerel mahkeme onadi istinafa gitti istinaf eksik sorusturma diye geri iade etti. 3 hakim degisti .2 defa ekspertiz raporu istendi rapirlarda da lehime gorus bildirildi.2 bordro tanigi 4 farkli tanik lehime ifade verdiler ama dogaldirki sureleri tam olarak hatirlamadilar.fotograflar yazili olarak verilmis isletmemizde su ucretle calisanimizdir diye verilen imzali kaseli belge .( kredi karti almak icin verildi)
Buna ragmen son hakim red karari verdi.bende temyize veriyorum..bunu ispat etmek icin neler gerekli bilemedim.hakime hanim sureler belli degil gibi bir seyler soylemis. Cok tuhaf 2 bordro tanigindan biri suresine kadar ifade verdi digeri de ona yakin ahcimiz lehime diger iki tanik lehime..hatta onlar son mahkemede 2 sahte tanik getirdi ne hikmetse evet oradaidi ama ne is yaptigini bilmiyoruz gibi lehime sayilacak ifade verdiler..
Sonucu bayagi merak ediyorum.
Saygilar.
Mustafa
Geri bildirim: İstifa Dilekçesi Örneği 2022 - Sarıkaya Karay Hukuk Bürosu