HABERLEŞMENİN GİZLİLİĞİNİ İHLAL SUÇU ( TCK 132 )  

HABERLEŞMENİN GİZLİLİĞİNİ İHLAL SUÇU VE YAPTIRIMI

Haberleşme özgürlüğü hem uluslararası alanda hem de ulusal düzeyde koruma altındaki temel insan haklarından biridir. Demokratik toplumun gerekliliği olarak bireyin haberleşme hak ve hürriyetine sahip olması zaruri kabul edilmektedir. Anayasal düzeyde koruma altına alınmış haberleşme hürriyetine karşı yapılabilecek müdahaleler Türk Ceza Kanunu’nda suç olarak düzenlenmiştir. (Haberleşmenin gizliliğini ihlal suçu TCK 132)

Anayasa’nın ilgili maddesi aynen şöyledir:

Haberleşme hürriyeti

Anayasa Madde 22 – Herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır.

Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz. Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, karar kendiliğinden kalkar.

İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda belirtilir.

Görüldüğü üzere haberleşme hak ve hürriyetinin sınırlanabileceği haller tek tek sayılmak suretiyle; haberleşme hürriyetinin Anayasal düzeyde korunması, güvence altına alınması sağlanmıştır. Bununla birlikte; haberleşmenin gizliliği hakkının, özel hayatın gizliliği ve korunması kapsamında olduğunu belirtmek yanlış olmaz.

Haberleşmenin gizliliğini ihlal suçu; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Kişilere Karşı Suçlar” başlıklı ikinci kısmının; “Özel Hayata Ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar” başlıklı dokuzuncu bölümünde “Haberleşmenin Gizliliğini İhlal” yan başlıklı 132. maddesinde düzenlenmiştir. Kanunun ilgili maddesi aşağıdaki şekildedir:

TCK Madde 132 – (1) Kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini ihlal eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu gizlilik ihlali haberleşme içeriklerinin kaydı suretiyle gerçekleşirse, verilecek ceza bir kat artırılır.

(2) Kişiler arasındaki haberleşme içeriklerini hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Kendisiyle yapılan haberleşmelerin içeriğini diğer tarafın rızası olmaksızın hukuka aykırı olarak alenen ifşa eden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İfşa edilen bu verilerin basın ve yayın yoluyla yayımlanması halinde de aynı cezaya hükmolunur.

Haberleşmenin gizliliğini ihlal suçu; kasten işlenebilen suçlardan olup, bu suç dolayısıyla mahkemece yapılan yargılama sonunda fail hakkında bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

HABERLEŞMENİN GİZLİLİĞİNİ İHLAL SUÇU İLE KORUNAN HUKUKİ DEĞER

Gizlilik; kelime anlamı olarak başkalarından saklanan, saklı kalan, duyurulmayan anlamlarına gelmektedir. Haberleşmenin gizliliğini ihlali suçu; kanunun “Kişilere Karşı Suçlar” başlıklı ikinci kısmının; “Özel Hayata Ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar” başlıklı dokuzuncu bölüm başlığı altında düzenlenmiştir.

Kanun koyucu; haberleşmenin gizliliğini ihlal etmeyi kanun ile yaptırıma bağlamak suretiyle kişilerin özel hayatının gizliliğindeki menfaati korumaktadır. Dolayısıyla bu suç ile genel manada kişilerin özel hayatı, özel manada ise kişilerin sahip olduğu haberleşme özgürlüğü korunmaktadır.

HABERLEŞMENİN GİZLİLİĞİNİ İHLAL SUÇUNUN ÖN KOŞULU : HABERLEŞME UNSURU

Haberleşmenin gizliliğini ihlal suçunun oluşması için EN AZ iki veya daha fazla kişi arasında iletişime elverişli araçlarla gerçekleştirilen bir haberleşmenin varlığı aranır. Bu husus TCK madde 132’de düzenlenen suçun oluşması için ön koşul niteliğindedir.

Haberleşme içeriğinin özel hayata ilişkin olması TCK madde 132 suçunun oluşması için önem arz etmemektedir. Önemli olan haberleşme içeriğinin tarafların duygu ve düşüncelerini içermesidir.

TCK madde 132’nin gerekçesinde; bu suçun oluşması için kişiler arasındaki haberleşmenin hangi iletişim araçları kullanılarak gerçekleştirildiğinin bir öneminin bulunmadığı açıkça ifade edilmiştir. Haberleşme; mektupla, telgrafla, telefonla veya elektronik posta yoluyla gerçekleştirilebilecektir.

Bu suç bakımından haberleşmenin en önemli özelliği aleni olmamasıdır. Kişiler haberleşme içeriğinin gizli kalacağını düşünerek hareket etmelidirler. Haberleşmenin içeriğinin aleni olmamasından kasıt; başkaları tarafından haberleşmenin öğrenilmesi için bir çaba sarf edilmesi gerektiğidir.

Haberleşmenin mutlaka iletişime elverişli araçlardan biri ile gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Yüz yüze gerçekleştirilen iletişim dinlenmesi ve kayda alınması halinde TCK madde 133’te düzenlenen kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçunu oluşturur.

HABERLEŞMENİN GİZLİLİĞİNİ İHLAL SUÇUNDA FİİL

Türk ceza hukukuna göre fiil; kişinin iradesi doğrultusunda belli bir amaca yönelen, dış dünyada bir etki yaratan icrai veya ihmali insan davranışıdır. Dolayısıyla ceza hukuku anlamında fiil; icrai hareketlerden de ihmali hareketlerden de oluşabilmektedir.

Haberleşme; kendi doğası gereği en az 2 kişi arasında gerçekleşmektedir.

TCK madde 132/1 cümle 1’de; haberleşmenin gizliliğinin üçüncü bir kişi tarafından ihlal edilmesi; cümle 2’de ise haberleşmenin gizliliğinin üçüncü bir kişi tarafından kayıt altına alınmak suretiyle ihlal edilmesi yaptırım altına alınmıştır.

TCK madde 132/2’de haberleşmenin üçüncü bir kişi tarafından ifşa edilmesi yaptırım altına alınmıştır. Bu fıkra ile düzenlenen suç; haberleşme içeriklerinin üçüncü bir kişi tarafından ifşalanmasıyla oluşmaktadır.

TCK madde 132/3’de ise kişinin kendisiyle yapılmış olan haberleşmenin basın ve yayın yoluyla veya herhangi bir şekilde hukuka aykırı olarak ifşa edilmesi yaptırım altına alınmıştır. Bu fıkrada “hukuka aykırılık unsuru” açıkça vurgulanmıştır.

HABERLEŞMENİN GİZLİLİĞİNİ İHLAL SUÇUNDA MANEVİ UNSUR

Suçun manevi unsuru; kast veya taksirdir. Türk ceza hukuku sistemimize göre kast; suçun kanuni düzenlemesinde tanımlanan unsurların suçun faili tarafından bilerek ve isteyerek gerçekleştirilmesidir. TCK madde 21’e göre suçun oluşması ancak ve ancak kastın varlığına bağlıdır.

Taksir ise; fail tarafından dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranılmak suretiyle suçun kanuni tanımında belirtilen netice öngörülmeyerek fiilin işlenmesidir. TCK’nın 22. maddesi 1. fıkrasına göre; taksirle işlenen fiiller ancak kanunda açıkça belirtildiği takdirde cezalandırılır.

TCK madde 132’de düzenlenen haberleşmenin gizliliğini ihlal suçu kasten işlenebilen suçlardandır. Suçun oluşması ve failin bu suçtan dolayı cezalandırılması kastın varlığına bağlıdır. Dolayısıyla failin; bilerek ve isteyerek suçu oluşturan ihlali gerçekleştirmesi zorunludur. Bu nedenle Suçun taksir ile işlenmesi hali kanunda açıkça düzenlenmediğinden failin; fiili taksirle işlemesi halinde, suçu bildirmeme suçundan cezalandırılması mümkün değildir.

HABERLEŞMENİN GİZLİLİĞİNİ İHLAL SUÇUNDA NİTELİKLİ HALLER

Haberleşmenin gizliliğini ihlal suçunun nitelikli halleri ortak hüküm olarak nitelendirebileceğimiz TCK madde 137 ile düzenleme altına alınmıştır. Bu maddeye göre; haberleşmenin gizliliğini ihlal suçunun, kamu görevlisi tarafından ve görevinin verdiği yetki kötüye kullanılmak şeklinde işlenmesi hali ile belli bir meslek ve sanatın kişiye sağlamış olduğu kolaylıktan yararlanmak suretiyle işlenmesi halinde; yargılama sonunda fail hakkında verilecek ceza yarı oranında artırılır.

Görüldüğü üzere suçun kamu görevlisi tarafından işlenmesi nitelikli halin oluşması için yeterli değildir. Kamu görevlisi tarafından; haberleşmenin gizliliğini ihlal suçu ancak ve ancak görevin kendisine verdiği yetki kötüye kullanılarak işlendiği takdirde TCK md.137 gereği hakkında verilecek cezada arttırım yapılmaktadır.

HABERLEŞMENİN GİZLİLİĞİNİ İHLAL SUÇUNDA ŞİKAYET USULÜ, ZAMANAŞIMI SÜRESİ VE UZLAŞTIRMA

Haberleşmenin gizliliğini ihlal suçu; kanunen soruşturulması ve kovuşturulması suçtan zarar görenin veya mağdurun, suç konusu fiili yetkili makamlara şikayet etmesi şartına bağlanmıştır. Şikayet şartının süresi, mağdurun suçu oluşturan fiili ve faili öğrendiği tarihten itibaren 6 aydır. Bu nedenle haberleşmenin gizliliğini ihlal suçu bakımından şikayet şartı gerçekleşmediği takdirde; suçun yetkili makamlarca re’sen soruşturulması ve kovuşturulması mümkün değildir. Ayrıca müştekinin kovuşturma aşamasında şikayetten vazgeçmesi halinde, mahkemece davanın düşmesine karar verilir.

Haberleşmenin gizliliğini ihlal suçunun dava zamanaşımı süresi 8 yıldır. Suçun ceza zamanaşımı süresi ise 10 yıldır. Ancak TCK madde 132/1’de düzenlenen kişiler arasındaki haberleşmedeki gizlilik ihlalinin; haberleşme içeriklerinin kaydı suretiyle gerçekleşmesi halinde dava zamanaşımı süresi on beş yıl, ceza zamanaşımı süresi ise yirmi yıldır.

5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun ilgili maddelerinde hangi suçların uzlaştırma kurumu kapsamında olduğu açıkça düzenlenmiştir. Bu suç da kanunen uzlaştırma kapsamına alınmıştır.

HABERLEŞMENİN GİZLİLİĞİNİ İHLAL SUÇUNDA GÖREVLİ MAHKEME VE YARGILAMA SÜRECİ

Belirtmemiz gerekir ki ; haberleşmenin gizliliğini ihlal suçu bakımından görevli mahkeme; asliye ceza mahkemeleridir. Savcılık tarafından hazırlanan iddianamenin, asliye ceza mahkemesi tarafından kabul edilmesinin ardından kovuşturma aşaması başlamaktadır.

Haberleşmenin gizliliğini ihlal suçu dolayısıyla yapılan yargılama sonunda fail hakkında verilen hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi mümkündür. Ayrıca Şartların oluşması halinde; fail hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi de mümkündür.

Ayrıca fail hakkında yapılan yargılama sonunda haberleşmenin gizliliğini ihlal suçu dolayısıyla verilen cezanın mahkeme tarafından ertelenmesine karar verilmesi de mümkündür.

İlgili yazılarımız ;

HABERLEŞMENİN GİZLİLİĞİNİ İHLAL SUÇU İLE İLGİLİ YARGITAY KARARLARI

TCK madde 132 – Haberleşmenin Gizliliğini İhlal Suçu – Sanığın Hukuka Aykırı Hareket Etme Bilincinde Olmadığı

“…resmi nikahlı eşi olan katılan …’un sadakatinden kuşkulanan ve aldatıldığını düşünen sanık …’in, boşanma davasının açıldığı ve katılanla fiilen ayrı yaşadıkları dönemde, boşanmayı gerektirecek kusurlu bir davranışının bulunmadığını, aksine, geçimsizliğin kaynağının katılanın başka erkeklerle müstehcen içerikli görüşmeler yapması ve müşterek çocukları ile görüşmesini engellemesi olduğunu belirtip, iddialarına ispat olarak, katılanın kullanımındaki telefona yüklenen bir program sayesinde gizlice elde ettiği katılana ait telefon konuşmalarını, boşanma davasına sunduğu iddialarına konu olayda;

Katılanın tarafı olduğu haberleşme içeriklerini, üçüncü kişi ya da kişilerle paylaştığı ve/veya çoğaltarak dağıttığına ilişkin hakkında bir iddia ileri sürülmeyen sanığın, kendisine ve aile birliğine yönelen, onurunu zedeleyen, haksız bir saldırı altında ve başkaca şekilde ispatlanması mümkün olmayan bir hal içerisinde iken, kaybolma olasılığı bulunan delillerin muhafazasını sağlayıp, boşanma davasına sunarak, aile içi geçimsizliğin kaynağının, katılanın güven sarsıcı ve olumsuz davranışları olduğunu ispatlama amacını taşıyan eyleminde, hukuka aykırı hareket ettiği bilinciyle davranmadığı anlaşıldığından, sanık hakkında haberleşmenin gizliliğini ihlal suçundan dolayı beraat kararı verilmesine dair yerel mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir” ( Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2018/8259 E., 2019/8081 K. 03.07.2019 T. )

TCK madde 132 – Haberleşmenin Gizliliği İhlal Suçu

Katılanın yayımlanan telefon görüşmesini yapıp yapmadığı ve metin halinde yer verilen ses kaydında montaj olup olmadığı hususu taraflardan sorulmak ve gerektiğinde ses kaydı temin edilip, uzman bir kriminal ses laboratuvarından rapor alınmak suretiyle araştırılarak, haberleşme içeriklerinin doğru ve konuşmaların katılana ait olduğu hususu tereddütsüz şekilde saptandığı takdirde sübut bulan eylemin TCK’nın 132/2. madde ve fıkrasında tanımlanan haberleşmenin gizliliğini ihlal suçu kapsamında, olayda herhangi bir hukuka uygunluk nedeni olup olmadığı da irdelenerek, saptanamaması halinde ise TCK’nın 125. maddesinde tanımlanan hakaret suçundan CMK’nın 170. maddesine uygun olarak açılmış bir dava bulunmaması nedeniyle hakaret suçundan adli soruşturma yapılması için Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulup sonucuna göre, sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken,

“…Sanığın haberleşme gizliliğini alenen ifşa etme suçundan TCK’nun 132/2. maddesi gereğince cezalandırılması için kamu davası açılmış ise de, sanığın ben haber yapmadım, kaynak göstererek mevcut haberi oluşturduğum sitede yayınladım, mahkeme kararı geldiği anda da kaldırdım şeklindeki savunması, dosyaya eklenen haber kaynakları ile ilgili belgeler dikkate alındığında var olan haberin kaynak gösterilerek yayınlanmış olması nedeni ile sanığın üzerine atılı suçun unsurları oluşmadığından CMK’nın 223/2-a maddesi gereğince beraatine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.”

biçiminde, yasa dışı yöntemlerle kaydedilen ses kaydının daha önce de diğer medya organlarında haber olarak yayımlandığı tespitinde bulunulup, bu koşullar altında, her zaman, ses kaydının, konuşmaları kaydedilenlerin bilgisi ve rızası dışında, tekrar tekrar ifşa edilebileceğine ve alıntı yapan sanığa hiçbir hukuki sorumluluk yüklenemeyeceğine dair sadece bu koşulların gerçekleşmesini hukuka uygun ifşa için yeterli gören yanılgılı ve yasal olmayan gerekçelerle eksik incelemeye dayalı olarak sanık hakkında CMK’nın 223/2-a maddesi uyarınca beraat hükmü kurulması” ( Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2018/8281 E. 2019/ 6851 K. 29.05.2019 T.)

TCK madde 132 – Haberleşmenin Gizliliğini İhlal

Ses kayıtlarındaki görüşmelerin yüz yüze değil, telefon aracılığıyla gerçekleşmesinden dolayı iddianamede kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçu olarak nitelendirilen eylemlerin, iddianame anlatımı gözetilerek, TCK’nın 132. maddesindeki haberleşmenin gizliliğini ihlal ve aynı Kanun’un 134. maddesindeki özel hayatın gizliliğini ihlal suçları kapsamında değerlendirilebileceği; ancak, katılana ait ses kayıtlarını, üçüncü kişi ya da kişilerle paylaştığı ve/veya çoğaltarak dağıttığına ilişkin hakkında bir iddia ileri sürülmeyen sanığın, kaybolma olasılığı bulunan delillerin muhafazasını sağlayıp, boşanma davasına sunarak, aile içi geçimsizliğin kaynağının katılanın olumsuz tutum ve davranışları olduğunu ispatlama amacını taşıyan eylemlerinde, hukuka aykırı hareket ettiği bilinciyle davranmadığı gerekçelerine dayalı olarak, sanık hakkında beraat hükmü kurulmasına ilişkin yerel mahkemenin kararında dosya kapsamına göre bir isabetsizlik görülmemiştir.

Yapılan yargılama sonunda, yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olduğu gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan, katılan vekilinin sanığa yüklenen suçtan dolayı mahkumiyet hükmü kurulması gerektiğine, eksik incelemeye dayalı olarak karar verildiğine ilişkin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;

Sanığa yüklenen suçun yasal unsurlarının oluşmadığı gerekçesi ile sanık hakkında beraat hükmü kurulurken, uygulanan kanun maddesinin fıkra ve bendinin CMK’nın 223/2-a madde, fıkra ve bendi olarak yazılması gerektiğinin gözetilmemesi suretiyle aynı Kanun’un 232/6. madde ve fıkrasına uyulmaması,

Kanuna aykırı olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden…( YARGITAY 12. Ceza Dairesi 2019/ 995 E. 2020 / 1113 K. 05.02.2020 T. )

TCK madde 132 – Haberleşmenin Gizliliğini İhlal Suçu ve Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçu Karşılaştırması

Sanığın, yaklaşık 5 yıldır gönül ilişkisi yaşadığı katılan S. ile yaptığı özel bir telefon konuşmasını kaydederek, rıza olmaksızın katılan S. in eşi katılan M.a göndermek suretiyle ifşa ettiği olayda; sanığın, tarafı olduğu haberleşmenin içeriğini diğer tarafın rızası olmaksızın açıklaması nedeniyle, eylemin TCK. ın 132/3. maddesine uyan haberleşmenin gizliliğini ihlal suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suçun nitelendirilmesinde yanılgıya düşülerek olayda uygulama yeri bulunmayan aynı Kanunun 134/1. maddesi uyarınca hüküm kurulması, kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.” ( YARGITAY 12. Ceza Dairesi 2014/ 1714 E. 2014 / 18859 K. 29.09.2014 T. )

SIK SORULAN SORULAR

Kişinin Kendi Mesajlarını İfşa Etmesi Suç Mudur?

Kişinin başka biri ile yaptığı mesajlaşma içeriğini karşı tarafın rızası olmaksızın açıkça ifşa etmesi halinde TCK madde 132/3’de düzenlenen “kişinin kendisi ile yapılan haberleşme içeriğini ifşa etmesi” suçu oluşur.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top
Call Now Button