1. Duruşmada Verilecek Kararların Alınması
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 33. maddesinin 1. fıkrası, duruşmalarda verilecek kararların belirli bir prosedüre dayanarak alınmasını öngörmektedir. Buna göre, duruşmada verilecek herhangi bir karar öncesinde, Cumhuriyet savcısı, duruşmada hazır bulunan müdafi (avukat), vekil ve diğer ilgililerin mutlaka dinlenmesi gerekmektedir. Bu süreç, adil bir yargılama için önemli bir adımdır, çünkü karar, tüm tarafların savunmalarını, itirazlarını ve görüşlerini göz önünde bulundurduktan sonra alınmalıdır. Bu yolla, kararın yalnızca tek bir bakış açısına dayalı olarak değil, tüm tarafların katılımıyla verilmesi sağlanır.
Bu hüküm, tarafların eşitlik ilkesine uygun bir şekilde, her birinin sesinin duyulmasına ve kendilerini savunmalarına olanak tanır. Ayrıca, yargılama sürecinin şeffaflığını artırarak, herhangi bir keyfi kararın alınmasının önüne geçilir. Yargıçlar, duruşmada dinlenen bu tarafların beyanlarını değerlendirerek kararlarını verirler.
2. Duruşma Dışındaki Kararların Alınması
Duruşma dışında alınacak kararlar ise, daha farklı bir prosedüre tabidir. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 33. maddesinin 2. fıkrasına göre, duruşma dışındaki kararlar, Cumhuriyet savcısının yazılı veya sözlü görüşü alındıktan sonra verilir. Bu durum, savcının rolünün yargılama sürecindeki denetleyici ve yönlendirici fonksiyonunu pekiştirir. Cumhuriyet savcısı, hem yargılama sürecinde delillerin toplanması hem de iddianamenin hazırlanmasında önemli bir görev üstlenir ve savcının görüşü, duruşma dışı kararlarda da etkili bir rol oynar.
Bu düzenleme, özellikle duruşma dışında alınan kararların da hukuki denetim ve denge içinde olması gerektiğini ifade eder. Savcının görüşü, hâkimin karar verirken göz önünde bulunduracağı önemli bir faktördür, ancak karar tamamen hâkime bağlıdır ve hâkim, savcının görüşünü bir yönlendirici olarak değerlendirir. Bu hüküm, taraflar arası eşitliği ve kararların hukuki güvenilirliğini artırmayı amaçlar. Ayrıca, savcının görüşü, mahkemelerin aldıkları kararları daha sağlam bir hukuki dayanağa oturtmalarına yardımcı olur.
3. Kararların Hukuki Geçerliliği ve Adil Yargılama İlkesi
Madde 33, aynı zamanda adil yargılama ilkesinin işlerliğini sağlamaya yönelik önemli bir düzenleme sunar. Tarafların tüm görüşleri alındıktan sonra alınan kararlar, yalnızca hukukun gerektirdiği şekillerde değil, aynı zamanda tarafların haklarını koruyarak verilmiş olur. Bu sayede yargılamanın her aşamasında tarafların savunma hakları güvence altına alınmış olur.
Sonuç olarak, CMK Madde 33, duruşma ve duruşma dışı kararların adil, tarafsız ve eşit bir şekilde verilmesini sağlayarak, hukukun üstünlüğü ilkesine katkı sağlar. Yargı sürecinde, her iki tarafın da görüşlerinin dikkate alınması, hem hukuki güvenliği hem de toplumun adalete olan güvenini güçlendirir.