CEZA SORUMLULUĞUNU KALDIRAN VE AZALTAN SEBEPLER

Ceza Sorumluluğunu Kaldıran ve Azaltan Sebepler; Türk Ceza Kanunu’nun 24 ve 34. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Ceza sorumluluğunu doğuran her eylem suç olarak nitelendirilmektedir. Ancak her suç; ceza sorumluluğunun doğmasına neden olmaz. Failin eylemi meydana getirirken kusursuz olması ya da kanunun düzenlediği hukuka uygunluk sebeplerinin olayda var olması ceza sorumluluğunu bazı hallerde kaldırır ya da azaltır. Bu yazımızda ceza sorumluluğunu kaldıran ve azaltan sebepler, hukuka uygunluk nedenleri, meşru savunma, zorunluluk hali, hakkın kullanılması ve ilgilinin rızası hakkında detaylı bilgilere yer vereceğiz.

DİĞER YAZILAR:

İŞKENCE SUÇU VE CEZASI

ADLİ PARA CEZASI (TCK 52) NEDİR ?

TEHDİT SUÇU VE CEZASI (TCK m.106)

VELAYET DAVASI

CEZA DAVASI SAVUNMA DİLEKÇESİ

Hukuka uygunluk nedenlerinin bulunmasıyla fiil baştan itibaren hukuka uygun kabul edilmektedir. Bazı hallerde ise; failin kişiliğinden ya da fiilden kaynaklanan sebeplerden dolayı ceza sorumluluğunda azalma meydana gelebilmektedir. Ceza sorumluluğunu kaldıran sebepler ‘’hukuka uygunluk nedenleri’’dir ve kanunda sınırlı sayıda bulunmaktadır. Bunun yanında ceza sorumluluğunun azalmasına sebep olan haller ise ‘’kusursuzluk sebepleri’’ ya da ‘’kusurluluğu azaltan sebepler’’ olarak anılmaktadır.

CEZA SORUMLULUĞUNU KALDIRAN VE AZALTAN SEBEPLER NELERDİR?

  • Kanunun hükmü ve amirin emri ( m.24)
  • Meşru savunma ( m.25)
  • Zorunluluk hali (m.25 f.2)
  • Hakkın kullanması ve ilgilinin rızası ( m.26)
  • Cebir ( m.28)
  • Haksız Tahrik ( m.29)
  • Hata (m.30)
  • Yaş küçüklüğü (m.31)
  • Akıl hastalığı ( m.32)
  • Sağır ve dilsizlik ( m.33)
  • Geçici nedenler, alkol veya uyuşturucu madde etkisinde olma ( m.34)
Hukuka Uygunluk Nedenleri

HUKUKA UYGUNLUK NEDENLERİ

Bilindiği üzere hukuka uygunluk nedenleri, hukuk tarafından tanınan bir yetkiye dayanmakta ve fiilin hukuka aykırı olmasını engellemektedir. Olayda hukuka uygunluk nedenlerinin mevcut olması halinde fiil, hukuka uygun bir fiil olarak ortaya çıkar. Hukuku uygunluk nedenleri objektif bir etkiye sahiptir, sadece var olmaları; etkilerini doğurması için yeterlidir. Failin düşüncesi ve inancı önem taşımamaktadır.

Örneğin: Haksız bir saldırıya karşı kendisini belli şart ve sınırlar çerçevesinde koruyan kişi, suç sayılan hareketlerle kendisini korusa da hukuka uygunluk nedeninin varlığı halinde ceza sorumluluğu doğmayacaktır.

Hukuka uygunluk nedenlerinin mahiyeti tartışmalıdır. Ancak doktrinde genel olarak kabul edilen görüşe nedenlerin varlığı halinde sadece ceza hukuku yönünden değil diğer hukuk dallarında da fiil hukuka uygun hale gelmektedir.

Kanunun hükmü ve amirin emri (m.24)

Bu durumun hukuka uygunluk nedeni teşkil etmesi genel olarak hukukun kendisiyle çelişkiye düşmesini engellemektedir. TCK m.24 ifadesinden de anlaşılacağı üzere; kanunun hükmünün uygulanması ya da amirin emrinin yerine getirilmesi şeklinde ikiye ayrılan bir hukuka uygunluk nedenidir.

‘’ Kanunun hükmünü yerine getiren kimseye ceza verilmez’.

Herhangi bir hukuk normunun yerine getirilmesi biçiminde davranış yükümlülüğü bulunan ve normun emrini yerine getiren kişinin ceza sorumluluğu doğmayacaktır. Hukuk normu, belli kişilere belli şekilde davranma yükümlülüğü yüklemişse sadece bu belli kişiler hukuka uygunluk sebebinden yararlanır. Ancak bazı hallerde herkese belli bir biçimde davranma yükümlülüğü yüklenebilir. Dolayısıyla böyle bir durumda herkes bu hukuka uygunluk nedeninden yararlanacaktır. Örneğin: Bir kişiye suç işlerken rastlanması durumunda herkesin suç işleyen kişiyi yakalaması kanun hükmüyle düzenlenmiştir. Dolayısıyla kişi hürriyetinden yoksun kılınmış olsa dahi, yakalamayı gerçekleştiren kişi hukuka uygunluk sebebi kapsamında suç işlememiş olacaktır.

‘’ Yetkili bir merciden verilip yerine getirilmesi görev gereği zorunlu olan bir emri uygulayan sorumlu olmaz’’.

Bu hükmün uygulama alanı bulabilmesi için, emri veren ve emri alan kişi arasında kamu hukukundan kaynaklanan bir üst-ast ilişkisi bulunması gerekir. Emri veren ve emri alan kişinin sorumluktan kurtulabilmesi için emrin her şeyden önce meşru olması gerekir. Emir hem biçimsel hem de içerik açısından meşru olmalıdır. Biçimsel olarak meşru olabilmesi için emri veren ve emri alan kişinin yetkili olması gerekir. Emrin verilmesi için kanunun aradığı şartların bulunması gerekir.

Emrin içerik olarak hukuka aykırılığı ise iki şekilde ortaya çıkabilir:

  1. Emir suç teşkil edebilir
  2. Emrin konusu hukuka aykırı olmasına rağmen suç teşkil etmeyebilir.

Hukuka aykırı olup suç teşkil etmeyen emirlerin memur tarafından yerine getirilmemesi gerekir. Ayrıca hukuka aykırılığı emri verene bildirmesi gerekir. Ancak emri veren bu emrin yerine getirilmesi konusunda ısrar edebilecektir. Bu durumda memurun emri yerine getirmesi kendisi için suç teşkil etmeyecektir. Bu halde emri veren kişinin sorumluluğu söz konusu olacaktır. Emrin konusu suç teşkil ediyorsa emir alan memurun ısrara rağmen emri yerine getirmemesi gerekir. Aksi halde emri veren ve emri alan kişilerin cezai sorumluluğu doğacaktır. Emri alan hukuka uygunluk nedeninden yararlanamayacaktır.

Meşru savunma (m.25)

Meşru savunma,

‘’ Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yöneltilmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı ; o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiilden dolayı faile ceza verilmez’’.

biçiminde hukuka uygunluk nedeni olarak hüküm altına alınmıştır. Metinden anlaşılacağı üzere meşru savunma, insanın kendisini koruma içgüdüsünün hukuka yansıma halidir. Hukuk düzeni, saldırıya maruz kalan kişinin menfaatini kanuna aykırı davrananın menfaatine karşı üstün tutmaktadır. Meşru savunma haksız bir saldırıya karşı kişinin meşru şekilde kendisini koruması olarak tanımlanabilir.

Meşru Müdafaanın Şartları

  • Meşru savunmanın ön koşulu bir saldırının bulunmasıdır.

Saldırı henüz gerçekleşmemiş ancak gerçekleşmesi kesin ise ya da gerçekleşmiş ancak tekrarlanacağı kesin ise bu saldırılar da meşru savunma kapsamına girmektedir.

  • Saldırı bir hakka yönelik gerçekleşmiş olmalıdır.

Bu hak, gerek kişinin kendisine gerek başkasına ait herhangi bir hak olabilir.

  • Saldırı haksız olmalıdır.

Saldırının bir normu ihlal etmesi yeterlidir yani saldırının suç teşkil etmesine gerek yoktur. Saldırının haksız kabul edilebilmesi için, cezalandırılabilir ya da isnat edilebilir olması da gerekmemektedir. Örneğin: Küçüklerin ya da akıl hastalarının saldırıları da haksız sayılabilir . Bu hukuka uygunluk sebebi olan meşru savunmaya neden olabilir. Ayrıca meşru savunma bir hak olduğu için meşru savunmaya karşı meşru savunma olmaz.

d). Savunma zorunlu olmalıdır.

Her şeyden önce savunmaya yönelik fiil saldırganın üzerinde gerçekleştirilmelidir. Kişinin saldırgana zarar vermeden saldırıdan kurtulması mümkün değilse savunma zorunlu hale gelmektedir. Savunmanın zorunluluğu, her somut olayda ayrıca değerlendirilmelidir. Failin başka seçeneklerle saldırıyı defetme durumunun bulunmasında ise zorunluluk gerçekleşmez. Örneğin: Zarar görmeden kaçabilme durumu olan bir kişinin saldırıya yönelik öldürme ya da yaralama şeklinde savunma yapması, zorunluluğu karşılamamakta dolayısıyla da fiili meşrulaştırmamaktadır.

  • Savunma saldırı ile orantılı olmalıdır.

Saldırgana yapılan savunma, saldırganın saldırısıyla eşit ya da daha hafif bir kötülük barındırmalıdır. Aksi halde savunma saldırıdan daha ağır bir kötülük barındırıyorsa orantısız olacaktır. Verilen zarar maruz kalınan zarardan orantısız şekilde ağır olmamalıdır. Oran şartı her somut olayın koşullarına göre değerlendirilmelidir. Örneğin, kendisine yumruk atan silahsız bir kişiyi, tekrar yumruk atmaması için silahla yaralamak orantısız bir savunma olacaktır. Meşru savunma kapsamında değerlendirilmeyecektir. Bu duruma ters olmakla birlikte yerinde bir uygulama olarak, cinsel saldırı halinde saldıran kişinin öldürülmesi de meşru savunma kapsamında değerlendirilmektedir.

Zorunluluk hali ( m.25 f./2)

Zorunluluk hali, TCK m.25 F. 2’de:

‘’Gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakka yönelik olup, bilerek neden olmadığı ve başka suretle korunmak olanağı bulunmayan ağır ve muhakkak bir tehlikeden kurtulmak veya başkasını kurtarmak zorunluluğu ile ve tehlikenin ağırlığı ile konu ve kullanılan vasıta arasında orantı bulunmak koşulu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez’.’

biçiminde hüküm altına alınmıştır. Örneğin: Ağır yaralı bir kişiyi hastaneye götürmek amacıyla bir otomobilin çalınması zorunluluk hali kapsamına girmektedir. Dolayısıyla fail hukuka uygunluk nedeninden yararlanarak ceza almayacaktır.

Zorunluluk halinin kaynağı da tıpkı meşru savunmada olduğu gibi ; insanın kendisini koruması içgüdüsüne dayanmaktadır. meşru savunma ile zorunluluk hali her ne kadar benzer hukuka uygunluk nedenleri olarak gözükseler de zorunluluk halinde tehlikeye neden olmayan masum bir üçüncü kişinin menfaati zarar görmektedir.

Zorunluluk Hali Şartları

  • Zorunluluk hali, bir tehlikeyi ve tehlikeyi önlemek amaçlı zorunlu bir davranışı barındırmaktadır.

Zorunluluk durumunun oluşabilmesi için, zararlı davranışın meydana getirildiği anda tehlikeli sonucun gerçekleşeceğine dair bir ihtimalin bulunması gerekir. Tehlike durumunun nedeni ise önem taşımamaktadır.

Bir kimse sadece kendi hakkına yönelik gerçekleşen tehlikeye karşı değil, başkasının hakkına yönelik tehlikeye karşı verdiği zararda da zorunluluk hali olan hukuka uygunluk nedeninden yararlanabilir.

  • Fail tehlikeye bilerek neden olmamalıdır.

Tehlikeye kasten veya bilinçli taksirle neden olan kimse hukuka uygunluk sebebinden yararlanamaz. Basit taksirle neden olma ise bilerek neden olma anlamına gelmemektedir. Dolayısıyla fail bu hukuka uygunluk nedeninden yararlanabilecektir.

  • Failin meydana getirdiği fiil korunmak için zorunlu olmalıdır.

Fail eğer zarara katlanmak ya da zarar vermek seçenekleri arasında kalmışsa meydana getirilen fiil savunma açısından zorunlu kabul edilmektedir. Basit bir zorunluluk yetmemekte ciddi bir zorundalık aranmaktadır. Örneğin: Bir ilacın temini kısa sürede hastaneden sağlanabilecekken çalınmış ise hukuka uygunluk sebebinden yararlanılamayacaktır.

  • Zararlı davranışla tehlike arasında orantı olmak zorundadır.

Tehlikenin yöneldiği zarar ile failin davranışının oluşturduğu zarar arasında bir oranın bulunması aranmaktadır. Zorunluluk halinde bir üçüncü masum kişi zarara maruz kaldığından yargı yerleri meşru savunmadan daha katı bir şekilde orantıyı yorumlamaktadır.

Hakkın Kullanılması Ve İlgilinin Rızası ( m.26)

Hakkın kullanılması ve ilgilinin rızası olmak üzere maddede iki farklı hukuka uygunluk nedeni düzenlenmiştir.

TCK m/26 f.1 hükmünce: ‘’Hakkını kullanan kimseye ceza verilmez’’. Hukuk düzeninin verdiği hakkı kullanan kişinin menfaati karşıt menfaatlere nazaran koruma altına alınmıştır. Hukuk hem hak verip hem de o hakkı kullanan kişiyi cezalandırarak kendi içinde çelişmemelidir. Bundan dolayı da hakkını kullanan kişiye belli koşulların da varlığı halinde ceza verilmemektedir. Örneğin; gazetecinin hukuk düzeni tarafından tanınan basın özgürlüğü hakkı kapsamında haber vermek ve eleştirmek hakkı bulunmaktadır. Bu kapsamda yaptığı haberlerde hakkın kullanılması hukuka uygunluk nedeninden yararlanacaktır.

Yine çocuğuna eğitim ve terbiye vermek hakkına sahip olan anne ve baba kural olarak suç oluşturabilecek bazı davranışlarda bulunabilmektedir. Sınırları içerisinde kalıyorsa hukuka uygunluk nedeninden yararlanabilir. Başka bir kişinin çocuğa tokat atması suç teşkil edecekken anne baba için terbiye verme hakkı kapsamında değerlendirilebilir. Belirtilmelidir ki sınırı aşan ve çocuğa çok zarar veren fiilleri bu hak kapsamında değerlendirmek mümkün olmayacak ve anne-baba bu fiiller için cezalandırılacaktır.

TCK m/26 f.2 ilgilinin rızasına dair olan hukuka uygunluk nedenini:

Kişinin üzerinde mutlak surette tasarruf edebileceği bir hakkına ilişkin olmak üzere, açıkladığı rızası çerçevesinde işlenen fiilden dolayı kimseye ceza verilemez’’

şeklinde hüküm altına almıştır. Bir kişinin fiilin yapılması konusundaki rızası fiilin hukuka aykırı olmasını önler. Dolayısıyla hukuka uygunluk nedeni oluşturur. Asıl önemli nokta kişinin tasarruf edebileceği bir hakkı üzerinde verdiği rızasının hukuka uygunluk nedeni oluşturmasıdır. Serbestçe yararlanılabilen haklar serbestçe tasarruf edilebilir haklardır. Örneğin: Devlete, aileye, kamu idaresine ve adliyeye karşı suçlar kişinin tekelinde olmadığından rızası anlam taşımıyorken, malvarlığına ilişkin haklar üzerinde tasarruf edilebildiğinden malvarlığına karşı suçlarda rıza anlam ifade etmekte ve hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilmektedir. Yaşama hakkı da kişinin üzerinde tasarrufta bulunabileceği bir hak olmadığı için istek üzerine öldürme ve ötenazi hukukumuzda yasaklanmıştır.

KUSURLULUĞU KALDIRAN NEDENLER

Cebir (m.28)

Cebir,

’Karşı koyamayacağı veya kurtulamayacağı cebir ve şiddet veya muhakkak ve ağır bir korkutma veya tehdit sonucu suç işleyen kimseye ceza verilmez. Bu gibi hallerde cebir ve şiddet, korkutma ve tehdidi kullanan kişi suçun faili sayılır.’’

şeklinde hüküm altına alınmıştır. Hükümden de anlaşılacağı gibi cebir bir üst başlıktır. Maddi cebir (şiddet), manevi cebir (tehdit) şeklinde ikiye ayrılmaktadır.

Maddi cebirde; bir kimse başka bir kimse tarafından suç işlemek zorunda bırakılmaktadır. Aslında fail hareket etmemekte, hareket ettirilmektedir. Mücbir sebebin (zorlayıcı neden) bir türüdür ve fail cebri uygulayanın aleti durumundadır. Örneğin: silah zoruyla hırsızlık yaptırmak maddi cebirle meydana gelmektedir. Maddi cebirde, failin iradesi zorlanmakta ve seçme imkanı ortadan kaldırılmaktadır.

Manevi cebirde; fail gelecekte doğması muhakkak olan bir zarar tehdidiyle karşı karşıyadır ve iradesi zorlanmaktadır. Fail, zararın gerçekleşmesini önlemek amaçlı isteneni yapmakta ve suçu işlemektedir. Ortada bir irade bulunmaktadır. Ancak iradenin başkası tarafından zorlanmış olması sorumluluğu kaldırmaktadır. Tehdit sonucu suç işleyen kişi cezalandırılmaz. Ancak tehdit eden kişi hem işlenen suçtan hem de tehdit suçundan cezalandırılır.

Haksız Tahrik (m.29)

Haksız tahrik, insanda bulunan buhran duygusunun hukuktaki yansımasıdır. Genel nitelikte bir hafifletici nedendir. Hem fiil hem de fail yönünden kendisini göstermektedir. Hangi suç olursa olsun kim tarafından işlendiğine bakılmaksızın şartlarını barındırıyorsa haksız tahrik hükümleri uygulama alanı bulacaktır.

Madde metni uyarınca: ‘’Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimse’’nin cezasının indirileceği hüküm altına alınmıştır.

  • Tahrik edici bir fiil bulunmalıdır.

Fiilin tahrik edici olup olmadığı hakim tarafından belirlenecektir. Tahrik edici fiilin faile yöneltilmiş olmasına gerek yoktur. Örneğin: Sokakta çocuğun sebepsiz yere dövüldüğünü gören fail hiddete kapılarak şiddet uygulayanı yaralarsa da somut olaya göre tahrik edici bir fiil olduğu kabul edilebilir.

  • Tahrik edici fiil haksız olmalıdır.

Fiilin haksız olup olmamasını da toplumdaki değer yargılarına göre hakim belirlemektedir. Tahrikle oluşan fiile karşı tahrikle hareket edildiği ise iddia edilemez.

  • Haksız tahriki oluşturan fiilin failde hiddet veya şiddetli eleme sebep olması gerekmektedir.

Tepkinin tahrik fiilinden hemen sonrasında gerçekleşmesi zorunlu değildir. Hiddet ve şiddetli elemin bir müddet devam etmesi mümkündür.

  • Hiddet ve şiddetli elemin haksız tahrike sebep olan fiilden kaynaklanması gerekir.

Arada bir bağlantının bulunmadığı durumlarda haksız tahrikten yararlanılamamaktadır.

  • Failin işlediği suç hiddet ve şiddetli elem sonucunda ortaya çıkmalıdır.

Tepki ve haksız tahrike sebep olan fiil arasında bir oranın bulunması aranmamaktadır.

Hata (m.30)

Hata, gerçeğin bilinmemesi ya da yeterli derecede bilinmemesi durumunda; bir konuya dair yanlış hüküm verilmesi sonucunda ortaya çıkar. Hukuki hata ve fiili hata olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.

  • Hukuki hata

Fail, işlediği fiilin bir kuralla cezalandırıldığını bilmez ya da cezalandırılmaya sebep olan kuralı yanlış yorumlar. Hukuki hata, normun yanlış değerlendirilmesidir.

‘’ İşlediği fiilin haksızlık oluşturduğu hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi, cezalandırılmaz’’.

  • Fiili hata

‘’ Fiilin icrası sırasında suçun kanuni tanımındaki maddi unsurları bilmeyen bir kimse, kasten hareket etmiş olmaz’’.

Hükümden de anlaşılacağı üzere fiili hata suçun asli unsurlarına ilişkin olan bir hatadır. Fiili hatada fail, ceza normunu bilmektedir ancak gerçekleştirdiği fiilin suç teşkil eden fiilden farklı olduğunu düşünür. Fail algılama konusunda hataya düşmektedir. Örneğin: Av hayvanına ateş ettiğini sanan failin aslında bir insana ateş etmesinde fiili hatası bulunmaktadır. Failin fiili hatada bulunmasında kusuru yoksa kusursuz hata söz konusudur ve kusursuz hata nedeniyle fail cezalandırılamaz.

Failin bazı durumlarda bir suç üzerindeki unsurlarda hataya düşmesinde o suç oluşmaz ise de farklı bir suç oluşabilmektedir. Örneğin: Karşısındaki kişinin kamu görevlisi olduğunu bilmeden hakaret eden kişi kamu görevlisine hakaret suçundan değil ancak basit hakaretten sorumlu olacaktır.

Hata, suçun kurucu unsurları konusunda ise dikkate alınacaktır. Dolayısıyla şahıs üzerinde yapılan hata ya da suç vasıtasında yapılan hata kusurluluğa etki etmeyecektir.

Yaş Küçüklüğü (m.31)

2004 tarihli Ceza Kanunu’na göre isnat edilebilirlik yani bir fiili kişiye yükleyebilme yaşı on iki olarak hüküm altına alınmıştır.

Türk Ceza Kanunu yaş anlamında dörtlü bir ayrım yoluna gitmiştir:

  1. Fiili gerçekleştirdiği anda on iki yaşından küçük olan kişi anlama ve isteme yetisinden mutlak anlamda yoksun kabul edilmiştir. Fiilin işlendiği sırada fiili işleyen on iki yaşından küçükse cezai sorumluluğu yoktur. Ancak çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanabilir.
  2. Filin işlendiği sırada on iki yaşından büyük ancak on beş yaşından küçük olan çocukların anlama ve isteme yetisine dair bir varsayım kabul edilmemiştir. Dolayısıyla her somut olaya göre araştırılacaktır. Eğer anlama ve isteme yetisi yeterince gelişmemişse ceza sorumluluğu doğmayacaktır. Ancak bu kişilere yönelik çocuklara özgü güvenlik tedbiri uygulanacaktır. Güvenlik tedbirinin uygulanması konusunda hakimin takdir yetkisi bulunmamaktadır, uygulanması zorunludur. Kişi on iki yaşını doldurmuş ancak on beş yaşını doldurmamış ise ve isteme, anlama yetisine de sahipse ceza sorumluluğu doğacaktır. Ancak kanunda öngörüldüğü şekilde sorumluluk azaltılacaktır.
  3. Fiilin işlendiği sırada on beş yaşını doldurmuş ancak henüz on sekiz yaşını doldurmamış çocukların ise tam olmasa da anlama ve isteme yetisinin bulunduğu varsayılır. Dolayısıyla ceza sorumluluğu doğar ancak kanunda gösterilen şekilde azaltılır.
  4. Fiilin işlendiği sırada on sekiz yaşını doldurmuş olanlar mutlak bir isteme ve anlama yetisine sahiptir. Dolayısıyla işlenen suç için kanunda öngörülen ceza ile cezalandırılırlar.

Akıl Hastalığı (m. 32)

Akıl hastalığı, isnat edilebilirliği kaldıran ya da azaltan bir neden olarak öngörülmüştür. Bu hastalığın; her somut olayda anlama ve isteme yetisini etkileyip etkilemediği fiilin de türüne göre belirlenmelidir. Akıl hastalığının failin davranışını yönlendirme yeteneğini etkilemesi gerekmektedir. Ancak isteme ve anlama yetisinin ikisini de etkilemiş olması aranmamaktadır. Ceza verilmemesi ya da cezanın azaltılabilmesi için fiilin işlendiği sırada akıl hastalığının bulunması şarttır.

‘’ Akıl hastalığı nedeniyle, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez’’.

Ancak koruma ve tedavi amaçlı koruma tedbirlerine hükmolunabilir.

‘’ İşlediği fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış olan kişiye ceza verilir.’’

Ancak maddede gösterildiği şekilde indirim yoluna gidilir. Bu husus kısmi akıl hastalığı olarak nitelendirilmektedir.

Sağır Ve Dilsizlik (m.33)

Sağır ve dilsizliğin nedeni önem taşımamaktadır. Dolayısıyla bu durum doğuştan ya da sonradan meydana gelmiş olabilir. Kanun sağır ve dilsizlerin isnat edilebilirliğini çeşitli gruplara ayırmıştır:

  1. Fiili işlediği sırada on beş yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizlerin anlama ve isteme yetisinin mutlak anlamda yoksun olduğu kabul edilir , dolayısıyla ceza verilmez. Çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanabilir
  2. Fiili işlediği sırada on beş yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizlerin anlama ve isteme yetisinin mutlak anlamda yoksun olduğu kabul edilir dolayısıyla ceza verilmez. Çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanabilir.
  3. Fiili işlediği sırada on beş yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizlerin anlama ve isteme yetisinin mutlak anlamda yoksun olduğu kabul edilir dolayısıyla ceza verilmez. Çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanabilir
  4. Fiili işlediği sırada on beş yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizlerin anlama ve isteme yetisinin mutlak anlamda yoksun olduğu kabul edilir dolayısıyla ceza verilmez. Çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanabilir

Geçici Nedenler, Alkol Veya Uyuşturucu Madde Etkisinde Olma (m.34)

Geçici bir nedenin varlığı halinde; işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya fiille ilgili davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmeyecektir. Bu geçici nedenin anlama ve isteme yetisini etkileyip etkilemediği her somut olaya göre ayrı değerlendirilmektedir. Geçici nedenlerden dolayı isteme ve anlama yetisinde önemli derecede bir azalma olmaması halinde ise; faile tam ceza verilecektir. Geçici nedenlerin varlığından söz edilebilmesi için bu duruma failin sebep olmaması gerekir. Bu duruma failin sebep olması halinde isnat edilebilirliği tammış gibi ceza verilir.

’ Geçici bir nedenle veya irade dışı alınan alkol veya uyuşturucu madde etkisi ile , işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan ya da bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış olan kişiye ceza verilmez.”

Hükümde de anlaşılacağı gibi iradi olarak alınan alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle suç işleyen fail cezalandırılacaktır.

İrade dışı da olsa alınan alkol ya da uyuşturucu madde failin isteme ve anlama yetisinde herhangi bir kayba sebep olmamışsa ve fail bilinçli bir şekilde suçu işlemişse o suçtan sorumlu olacak ve cezalandırılacaktır.

Ceza hukuku ile ilgili diğer makalelerimize buradan ulaşabilirsiniz.

HAKARET SUÇU VE CEZASI (TCK 125)
RUHSATSIZ SİLAH BULUNDURMA VE SATMA SUÇU

İLGİLİ KELİMELER:

  • Ceza Sorumluluğunu Kaldıran ve Azaltan Sebepler,
  • Ceza Sorumluluğunu Kaldıran ve Azaltan Sebepler Nelerdir?,
  • Meşru Müdafaa Şartları, Ceza Sorumluluğunu Kaldıran ve Azaltan Sebepler Nasıl Sınıflandırılır ,
  • Ceza Sorumluluğunu Kaldıran ve Azaltan Sebepler Yasal Sınırları,
  • Ceza Sorumluluğunu Kaldıran ve Azaltan Sebepler

“CEZA SORUMLULUĞUNU KALDIRAN VE AZALTAN SEBEPLER” için 2 yorum

  1. Geri bildirim: HAKSIZ TAHRİK İNDİRİMİ (TCK MADDE 29) 2022 - Sarıkaya Karay Hukuk Bürosu

  2. Geri bildirim: 5 Başlıkta Meşru Müdafaa ve Zorunluluk Hali 2021

  3. Geri bildirim: 7 Soruda Şantaj Suçu ve Cezası ( TCK 107) - Sarıkaya Karay

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top
Call Now Button