İçindekiler
Medeni usul hukuku kuralları gereğince, bir mahkeme tarafından daha önce kesin olarak reddedilmiş bir davanın, aynı taraflar arasında ve aynı olaylara dayanılarak yeniden açılması mümkün değildir. Bu ilkeye “kesin hüküm” (res judicata) denir. Kesin hüküm ilkesinin amacı, aynı uyuşmazlığın tekrar tekrar yargıya taşınarak hukuk sisteminde gereksiz bir yığılmaya yol açmasını önlemektir. Dolayısıyla, bir boşanma davası açılmış ve bu dava mahkemece esastan incelendikten sonra reddedilmişse, davacı taraf aynı olayları ileri sürerek ikinci kez boşanma davası açamaz. Böyle bir durumda yeni dava, mahkeme tarafından usulden reddedilir.
Ancak bu durum, her koşulda ikinci bir boşanma davasının açılamayacağı anlamına gelmez. Boşanma hukukunda bazı istisnai hallerde, ikinci kez boşanma davası açılması mümkündür. Örneğin, ilk dava reddedildikten sonra eşler arasında yeni ve önceki davada ileri sürülmeyen olaylar yaşanmışsa, bu yeni vakıalara dayanarak yeniden dava açılabilir. Aynı şekilde, ilk dava halen devam ederken, taraflardan biri farklı ve yeni bir sebebe dayanarak boşanma talebinde bulunmak istiyorsa, bu durumda ikinci bir dava açılması hukuken mümkündür.
Özetle, daha önce görülüp reddedilen bir boşanma davasına konu olan olayların tekrarı niteliğinde bir dava açılamazken, farklı vakıalarla desteklenen veya hukuki dayanağı öncekiyle aynı olmayan yeni bir boşanma talebi, ikinci defa açılabilir ve mahkemece incelenebilir. Bu noktada, davanın kabul edilebilirliği, ileri sürülen olayların “yenilik” niteliği taşıyıp taşımadığına bağlı olarak değerlendirilecektir.
Fiili Ayrılık Nedeniyle İkinci Kez Boşanma Davası (2025)
Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesinin dördüncü fıkrası, daha önce açılmış bir boşanma davasının reddedilmesinden sonra tarafların üç yıl boyunca bir araya gelmemesi halinde boşanmanın mümkün olabileceğini düzenlemekteydi. Bu hüküm, hukuk uygulamasında “fiili ayrılık nedeniyle boşanma davası” olarak bilinmekteydi. Ancak bu yasal düzenleme, Anayasa Mahkemesi’nin 19 Nisan 2024 tarihli ve 2024/56 sayılı kararı ile iptal edilmiştir. Anayasa Mahkemesi tarafından verilen bu iptal kararı, 2024 yılında Resmi Gazete’de yayımlanmış ve kararın yayım tarihinden itibaren dokuz ay sonra yürürlüğe gireceği belirtilmiştir.
Bu durum, hukuki anlamda oldukça önemli sonuçlar doğurmaktadır. Yeni düzenlemeyle ” Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak bir yıl geçmesi hâlinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir.”
Yeni Olaylara Dayalı Olarak İkinci Boşanma Davası Açılması (2025)
Boşanma davalarında ikinci kez dava açılmasının önünü açan önemli durumlardan biri de, eşler arasında ilk boşanma davası sırasında ileri sürülmemiş yeni olayların veya vakıaların ortaya çıkmasıdır. Hukuken, daha önceki davada konu edilmemiş ve mahkemenin incelemediği farklı boşanma sebeplerine dayanarak, ikinci bir boşanma davası açılması mümkündür. Bu ikinci davanın açılabilmesi için ilk davanın kesin olarak sonuçlanması veya reddedilmiş olması şart değildir. Yani, ilk dava sürerken bile yeni gelişmeler ortaya çıkarsa, taraflardan biri bu yeni gelişmelere dayalı olarak tekrar boşanma talebinde bulunabilir.
Hukuk yargılamasında genel bir kural olarak, bir davada mahkeme tarafından değerlendirilecek olan olaylar, davanın açıldığı tarihe kadar meydana gelmiş ya da taraflarca ileri sürülmüş olaylardır. Davanın açılmasından sonra yaşanan gelişmeler, ilk davanın konusunu oluşturamaz. Bu nedenle, boşanma davası devam ederken evlilik birliğini daha da zedeleyen veya artık telafisi mümkün olmayan yeni olayların yaşanması, bu yeni olaylara özel olarak ikinci bir dava açılmasını haklı kılar.
Örneğin, eşlerden biri ilk davayı şiddet gerekçesiyle açmışsa ve bu dava devam ederken diğer eşin sadakatsizlikte bulunduğu ortaya çıkarsa ya da aldatma fiili yeni öğrenilmişse, bu durumda sadakatsizlik olayı, ilk davada değerlendirilmemiş olacağı için bağımsız bir boşanma sebebi sayılır. Böyle bir durumda, şiddet nedeniyle açılmış olan ilk dava ile aldatma nedeniyle açılan ikinci dava mahkeme tarafından birleştirilerek birlikte görülür ve birlikte karara bağlanır. Bu birleşme işlemi, hem usul ekonomisi açısından verimli olur hem de çelişkili kararların önüne geçer.
Ayrıca, ilk boşanma davasının reddedilmiş olması durumunda da, yeni bir boşanma davası açabilmek için mutlaka üç yıl beklenmesi gerekmez. Eğer ilk davanın reddinden sonra, evlilik birliğini ciddi şekilde sarsacak ve sürdürülmesini imkânsız hale getirecek yeni olaylar yaşanmışsa, bu yeni gelişmelere dayanılarak hemen yeni bir boşanma davası açılması mümkündür. Örneğin, ilk davada boşanmaya yeterli delil sunulamamış ve dava reddedilmiş olabilir; ancak daha sonra eşin hakareti, psikolojik şiddeti, ekonomik baskıları veya sadakatsiz davranışları gibi yeni gelişmeler yaşanmışsa, bu olaylar ikinci bir davanın gerekçesini oluşturabilir.
Sonuç olarak, bir boşanma davası reddedilmiş ya da halen sürüyor olsa bile, boşanma sebebi olarak daha önce ileri sürülmemiş ve hukuken yeni sayılabilecek olaylar yaşanmışsa, bu olaylara dayanarak ikinci bir boşanma davası açılması hukuken geçerlidir. Bu tür davalarda delillerin doğru şekilde toplanması, yeni olayların açıkça belirtilmesi ve ilk davadan ayrılan yönlerin açıkça ortaya konulması son derece önemlidir. Tarafların bu süreçte deneyimli bir aile hukuku avukatından destek almaları, hak kayıplarının önüne geçilmesi açısından büyük fayda sağlar.
Karşı Boşanma Davası Nedir? Ne Zaman Açılır?
Karşı boşanma davası, boşanma hukukunda oldukça önemli bir yer tutan, özellikle de evlilik birliğinin iki taraf açısından da sürdürülemez hale geldiği durumlarda sıklıkla başvurulan bir usul işlemidir. Hukuki olarak karşı dava, ilk olarak açılmış bir davaya karşılık olarak, davalı sıfatındaki kişinin aynı konuda kendi haklarını ileri sürmek üzere açtığı ikinci davadır. Boşanma davaları açısından değerlendirildiğinde, karşı boşanma davası, ilk davada davalı konumunda olan eşin, kendisine yöneltilen boşanma talebine karşılık olarak aynı dava dosyası içerisinde kendi boşanma talebini ileri sürmesidir. Bu durumda, her iki eş de boşanmak isteyen taraf haline gelir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) uyarınca, karşı davanın kural olarak dava dilekçesinin tebliğinden itibaren iki haftalık cevap süresi içinde açılması gerekmektedir. Bu süre içerisinde davalı eş, cevabını verirken aynı zamanda kendi boşanma talebini de karşı dava olarak sunabilir. Ancak uygulamada her zaman bu süreye uyulması mümkün olmayabilir. Özellikle boşanma süreçleri duygusal yoğunlukla ilerlediğinden, karşı dava açma kararı bazen daha geç alınabilir.
İşte bu noktada, davalı eşin süresi içinde karşı boşanma davası açmamış olması, kendi boşanma hakkını kaybettiği anlamına gelmez. Cevap süresinden sonra da ayrı bir dosyada boşanma davası açılması mümkündür. Bu şekilde açılan boşanma davası, ilk dava ile konusu, tarafları ve hukuki sebebi itibariyle aynı ya da bağlantılı olduğu için, mahkemece re’sen (kendiliğinden) birleştirilir. Zira boşanma davalarında aynı eşler arasında birden fazla dava açılmışsa, usul hukuku gereği bu davaların birlikte görülmesi zorunludur. Bu usuli zorunluluk, karşı boşanma davası için belirlenmiş süre sınırlarının da fiilen ortadan kalkmasına neden olur.
Bu nedenle, yargılamanın her aşamasında —hatta ilk boşanma davası kısmen veya tamamen görülmüş olsa dahi— karşı boşanma davası açılması mümkündür. Mahkemeler bu tür davaları ayrı ayrı değerlendirmez; aksine, birleştirerek tek bir dosya üzerinden hem davacı hem de davalının taleplerini değerlendirir ve boşanmanın gerçekleşip gerçekleşmeyeceğine bu kapsamda karar verir.
Karşı boşanma davasının en önemli avantajlarından biri de, ilk açılan davanın reddedilmesi durumunda, karşı davadaki gerekçelere dayanılarak yine de boşanmanın sağlanabilmesidir. Örneğin, davacı eşin ileri sürdüğü boşanma sebebi mahkeme tarafından yetersiz görülüp reddedilse bile, davalı eşin karşı davada sunduğu deliller ve sebepler boşanma için yeterli kabul edilirse, bu kez karşı dava üzerinden boşanma kararı verilebilir.
Sonuç olarak, karşı boşanma davası, evlilik birliğinin sona erdirilmesi sürecinde her iki eşin de kendi gerekçelerini ve iddialarını mahkemeye taşımasını sağlayan önemli bir hukuki haktır. Bu hak, dava sürecinin başında veya ilerleyen aşamalarında kullanılabilir ve usul kuralları, taraflardan birinin gecikmiş talebini engellemek yerine, tüm taleplerin birlikte ve adil bir biçimde değerlendirilmesini amaçlar. Dolayısıyla boşanma davasında davalı konumunda olan eş, hiçbir hak kaybına uğramadan karşı dava açarak kendi gerekçeleriyle boşanmak için mahkemeye başvurabilir.
İkinci Dava Olarak Anlaşmalı Boşanma Açılabilir Mi?
Türk Medeni Kanunu uyarınca, boşanma davası ister çekişmeli ister anlaşmalı olarak açılmış olsun, evlilik birliğinin sona erdirilmesine yönelik talepler, belirli usul ve şartlara bağlanmıştır. Özellikle çekişmeli boşanma davasının devam ettiği durumlarda veya ilk açılan boşanma davasının reddedildiği hallerde, eşler daha sonra aralarında anlaşarak anlaşmalı boşanma davası açma yoluna gidebilirler. Bu durum, ikinci bir dava olarak değerlendirilebileceği gibi, süregelen çekişmeli davanın sulhen çözümü şeklinde de mahkeme gündemine gelebilir.
Çekişmeli boşanma davaları, eşlerin evlilik birliğini sona erdirme hususunda anlaşmaya varamadıkları ve birbirlerine karşı çeşitli hukuki iddialarda bulundukları dava türüdür. Ancak yargılama sürecinin herhangi bir aşamasında, bu çekişmeli dava, eşlerin ortak bir mutabakata varması halinde anlaşmalı boşanmaya çevrilebilir. Bu dönüşüm, hem yargılama sürecinin kısalmasına hem de tarafların süreci daha az yıpratıcı şekilde sonlandırmasına olanak tanır. Ancak bu dönüşüm, bazı önemli sınırlamalara tabidir.
Anlaşmalı boşanmanın en temel şartlarından biri, Türk Medeni Kanunu’nun 166/3. maddesi gereğince evliliğin en az bir yıl sürmüş olmasıdır. Bu süre, anlaşmalı boşanmanın geçerliliği için zorunludur. Dolayısıyla, çekişmeli boşanma davası açıldığı tarihte evlilik bir yılını doldurmamışsa, eşlerin sonradan anlaşmaya varmaları halinde bile, mevcut dava anlaşmalı boşanmaya çevrilemez. Çünkü hukuken her dava, açıldığı tarihteki şartlara göre değerlendirilir. O tarihte anlaşmalı boşanma için gerekli süre koşulu oluşmamışsa, mahkeme bu değişikliği kabul etmez.
Buna karşılık, çekişmeli boşanma davası açıldıktan sonra, evlilik süresi bir yılı doldurmuş ve taraflar arasında boşanmanın esasları üzerinde mutabakat sağlanmışsa, mevcut davadan bağımsız olarak yeni bir anlaşmalı boşanma davası açılması gerekir. Bu yeni dava, anlaşmalı boşanmanın tüm koşullarını taşımalı; eşler, ortak hazırladıkları ve imzaladıkları anlaşmalı boşanma protokolünü sunmalı ve duruşmada bizzat hâkim huzurunda boşanma isteklerini dile getirmelidir. Mahkeme, bu şartların varlığını tespit ettikten sonra boşanmaya hükmeder.
Diğer taraftan, daha önce açılmış olan bir boşanma davası herhangi bir nedenle reddedilmişse, bu durum eşlerin bir daha dava açmasını engellemez. Özellikle de eşler daha sonra anlaşmalı boşanmanın şartlarını yerine getirmişse, ilk davanın reddinden sonra yeni bir anlaşmalı boşanma davası açılması önünde herhangi bir hukuki engel bulunmamaktadır. Bu durumda, taraflar aralarında bir boşanma protokolü düzenleyerek mahkemeye sunabilir ve anlaşmalı şekilde evliliklerini sonlandırabilirler. Ayrıca, bu davayı her iki eş birlikte açabileceği gibi, eşlerden biri de tek başına dava açıp diğer eşin duruşmada anlaşmaya rıza göstermesiyle boşanma gerçekleşebilir.
Özetle, çekişmeli dava devam ederken ya da reddedildikten sonra anlaşmalı boşanma yoluna başvurmak, eşlerin hukuken sahip olduğu önemli bir imkândır. Ancak bu süreçte dikkat edilmesi gereken temel husus, anlaşmalı boşanma şartlarının tam olarak sağlanmış olmasıdır. Evliliğin bir yılını doldurması, tarafların ortak bir boşanma protokolü hazırlaması ve bu protokolde maddi ve manevi konularda uzlaşma sağlamış olmaları gerekir. Ayrıca tarafların duruşmaya birlikte katılarak iradelerini açıkça beyan etmeleri, hâkimin kanaat oluşturması açısından şarttır. Bu kurallar sağlandığı sürece, eşler istedikleri zaman anlaşmalı boşanma yoluyla evliliklerini sona erdirebilirler.