İçindekiler
Eşlerden biri vefat ettiğinde, sağ kalan eş ve çocuklar yasal mirasçı konumundadır. Türk Medeni Kanunu’na göre murisin altsoyu (çocukları) ile birlikte mirasçı olan sağ kalan eş, terekenin 1/4’üne hak kazanır; kalan 3/4 pay ise tüm çocuklar arasında eşit olarak bölüşülür. Çocuklar arasında, farklı evliliklerden olmaları miras paylarını etkilemez; her bir çocuk (ister son evlilikten ortak çocuk ister önceki evliliklerden olsun) bu 3/4’lük kısmı eşit oranda paylaşır. Örneğin on çocuğun bulunduğu bu senaryoda, sağ kalan eş mirasın %25’ini alırken, çocuklar kalan %75’i kendi aralarında eşit (her biri %7.5) olarak paylaşacaktır.
2002 Öncesi Evlilikte Mal Paylaşımı
2002 öncesinde yürürlükte olan yasal mal rejimi “mal ayrılığı” rejimidir. Mal ayrılığı rejiminde her eş kendi adına kayıtlı malın tek sahibidir; evlilik içinde edinilen bir mal hangi eşin üzerinde kayıtlıysa kural olarak ona aittir. Dolayısıyla 01.01.2002 öncesi evlilik birliği içinde edinilen ve tapusu vefat eden eşin üzerinde olan bir mal, aksi kararlaştırılmadıkça yalnızca o eşe ait kişisel mal sayılır. Sağ kalan eş o mal üzerinde otomatik bir hak iddia edemez. Bu dönemde sağ kalan eşin hak elde edebilmesinin tek istisnası, edinimde kendi katkısını ispatlamasıdır. Örneğin arsa 1990’da satın alınmış ve bedelinin bir kısmını sağ kalan eş karşılamışsa, katkı oranını kanıtlayarak katkı payı alacağı talep etmesi mümkündür. Eğer böyle bir katkı payı iddiası ve ispatı yoksa, malın tamamı vefat eden eşin terekesine dahil edilir ve çocuklar da dahil tüm mirasçılar arasında miras payları oranında bölüştürülür.
01.01.2002 sonrasında yeni Türk Medeni Kanunu yürürlüğe girmiş ve yasal mal rejimi “edinilmiş mallara katılma” olarak kabul edilmiştir. Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte mevcut evlilikler, başka bir seçim yapmadılarsa bu tarihten itibaren edinilmiş mallara katılma rejimine geçmiş sayılır. Ancak bu geçiş, kural olarak geriye dönük etkili değildir (eşler 2002 öncesi dönem için özel bir mal rejimi sözleşmesi yapmadıkça). 4722 sayılı Kanun’un 10. maddesi uyarınca 01.01.2002 öncesi döneme ait edinimler eski rejime, bu tarihten sonraki edinimler ise yeni rejime tabi olacaktır. Özetle, 2002 öncesi edinilmiş mallar mal ayrılığı rejimine göre, 2002 sonrası edinilen mallar ise edinilmiş mal rejimine göre değerlendirilir. Bu ayrım, mal paylaşımında uygulanacak kuralları belirleyerek sağ kalan eşin haklarını doğrudan etkiler.
2002 Öncesi Evliliklerde Ölüm Durumunda Sağ Kalan Eşin Miras payı
Sağ kalan eş, vefat eden eşe karşı iki ayrı haktan yararlanma durumundadır: Miras hakkı ve mal rejiminden kaynaklanan alacak hakları. Miras hakkı gereğince sağ kalan eş, yukarıda belirtildiği gibi çocuklarla birlikte mirasçı olduğunda terekenin 1/4’lük yasal miras payını alır. Bunun yanı sıra, edinilmiş mallara katılma rejimi kapsamında evlilik birliği içinde (01.01.2002’den sonra) edinilmiş tüm malların yarı değeri üzerinde alacak hakkı (katılma alacağı) mevcuttur. Bu katılma alacağı, sağ kalan eşin miras payından bağımsız, yasadan doğan bir haktır ve eşin çalışıp çalışmamasından veya edinime maddi katkı yapıp yapmamasından etkilenmez. Örneğin, ev hanımı olan bir eşin de, çalışan eşinin 2002 sonrasında edinmiş olduğu malların yarı değerini talep etme hakkı vardır; bu hak, eşin gelir elde edip etmemesine bağlı değildir.
Mal rejimi alacaklarının önceliği: Vefat ile evlilik sona erdiğinde önce eşler arasındaki mal rejimi tasfiyesi yapılır. Sağ kalan eş, katılma alacağı gibi mal rejiminden doğan haklarını terekenin paylaşılmasından önce talep edebilir. Nitekim kanuna göre sağ kalan eşin katılma alacağı, terekenin öncelikli borçlarındandır ve miras dağıtılmadan önce bu alacak hesaplanıp sağ kalan eşe ödenmelidir. Bu süreç sonunda geriye kalan net tereke, mirasçılar arasında yasal oranlara göre paylaştırılır. Sonuç olarak sağ kalan eş, önce mal rejimi gereği edinilmiş malların yarı değerini alacak olarak tahsil eder; ardından, kalan tereke üzerinde 1/4 miras payını alır.
Katkı payı alacağı: Eğer edinilen mal 2002’den önceki döneme ait ve sağ kalan eş bu mala maddi katkıda bulunduysa, edinilen ; mal ayrılığı rejimine tabi olduğundan, sağ kalan eş Borçlar Kanunu genel hükümlerine göre katkı payı alacağı talep edebilir. Bu alacak da mirastan ayrı olarak, sağ kalan eşin alacak hakkı şeklinde istenmeli ve ispatlanmalıdır. Katkı payı ispatlanabildiği ölçüde, hesaplanan tutar sağ kalan eşe ödenir ve kalan kısmı miras olarak paylaştırılır. Örneğin sağ kalan eş, mal ayrılığı döneminde alınan bir evin bedelinin %20’sini kendi birikimiyle karşıladığını belgeleyebilirse, Yargıtay uygulamasına göre bu orana tekabül eden tutarı tereke çıkmadan önce talep edebilir.
Özetle, sağ kalan eş miras payı dışında, evlilik birliğinin mal rejiminden kaynaklı şu talepleri ileri sürebilir:
- Katılma alacağı: 2002 sonrası edinilmiş malların yarı değerine tekabül eden alacak hakkı (kanıt gerektirmeksizin yasal hak).
- Katkı payı alacağı: 2002 öncesi edinimler için, malın edinilmesine maddi katkısı olduysa orantılı alacak hakkı (kanıt gerektirir).
- Değer artış payı alacağı: (Gerekirse) Kendi kişisel malvarlığından diğer eşin malına değer kazandırıcı bir katkı yaptıysa bunun iadesi talebi (özellikle TMK m.227 kapsamında, ancak bu daha çok boşanma durumunda gündeme gelir).
Tapusu Ölen Eşin Adına Olan Evin Paylaşımı
Vefat eden eşin üzerinde kayıtlı aile konutu veya arsa gibi bir gayrimenkulün paylaşımı, malın edinildiği tarihe ve mal rejimine göre farklı şekilde gerçekleşir: Örneğin eş ile 10 çocuğun sağ kaldığı senaryoda;
- Mal ayrılığı rejimi döneminde edinilmişse (2002 öncesi): Bu durumda ev/arsa tamamen vefat eden eşin kişisel malı sayılır. Sağ kalan eş, evin alımına kendi kaynaklarıyla katkı sağladığını ispat etmediği takdirde, mal rejimi gereği bu malda bir hak talep edemez. Evin tamamı terekeye dahil edilir ve mirasçılar arasında paylaştırılır. Sağ kalan eş böyle bir evin doğrudan 1/4 hissesini miras payı olarak alırken, çocukların her biri 3/4’lük kısma sahip olur. Tapu üzerinde bu durum, mirasçıların paylı mülkiyeti şeklinde tescil edilir. Sağ kalan eş, paylı mülkiyetin giderilmesi (örneğin diğer paydaşlardan satın alma veya evin satışının talep edilmesi) için hukuki girişimlerde bulunabilir (aşağıda adımlara bakınız).
- Edinilmiş mallara katılma rejimi döneminde edinilmişse (2002 sonrası): Eşler aksi bir sözleşme yapmadıysa, evlilik içinde edinilen ve ölen eşin adına kayıtlı olan ev yasal olarak edinilmiş mal niteliğindedir. Bu durumda sağ kalan eş, öncelikle bu evin değerinin yarısı üzerinde hak sahibi olur. Evlilik birliği ölümle sona erdiğinde, sağ kalan eş önce evin yarı değerini katılma alacağı olarak alabilir; evin kalan yarısı ise ölen eşin terekesinde kalır. Bu kalan yarı üzerinde miras paylaşımı yapılır: sağ kalan eş o yarının 1/4’üne (yani evin toplam değerinin 1/8’ine) mirasçı sıfatıyla hak kazanırken, çocuklar yarının 3/4’ünü aralarında eşit bölüşürler. Sonuç olarak, sağ kalan eş evin toplam değerinin %62.5’ini (yarı değer + kalan yarının 1/4’ü) elde ederken, çocukların her biri yaklaşık %3.75 oranında hak sahibi olacaktır (örneğimizde 10 çocuğa bölünerek).
Bu paylaştırma teorik olarak değer üzerindendir. Pratikte evin paylaşımı, mirasçılar arasında anlaşmaya veya dava yoluna bağlıdır. Sağ kalan eş, mal rejimi alacağına istinaden evin yarı hissesinin kendisine tescilini talep edebilir. Kalan yarı hisse ise mirasçılar adına pay oranlarına göre tapuda tescil edilir. Böylece sağ kalan eş tapuda evin 1/2’sine tek başına, kalan 1/2’sine ise çocuklarla elbirliği halinde ortak olur. Bu durumda ortaklığın giderilmesi için taraflar anlaşarak hareket etmelidir.
Aile konutu olarak özgülenme: Sağ kalan eş, eğer bu ev eşlerin birlikte yaşadıkları aile konutu ise, Türk Medeni Kanunu’nun tanıdığı özel haklardan faydalanabilir. TMK md. 652 uyarınca, tereke içinde eşlerin birlikte yaşadıkları konut ve ev eşyası bulunması halinde, sağ kalan eş bu mal üzerinde kendi miras payına mahsup edilmek üzere mülkiyet hakkı tanınmasını isteyebilir. Başka bir deyişle, sağ kalan eş, kendisine düşen miras payını evin değerine saydırarak evin tamamının kendi adına tescilini talep edebilir. Eğer eşin miras payı evin değerini karşılamıyorsa, bakiye kısım için diğer mirasçılara ödeme yaparak evi tamamen üzerüne alması mümkündür; şayet bu da ekonomik olarak mümkün değilse, sağ kalan eş en azından ev üzerinde intifa (yararlanma) hakkı veya oturma hakkı tanınmasını mahkemeden isteyebilir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin bir kararında da açıkça vurgulandığı üzere: “Eğer eşin mirastan payına düşen miktar aile konutunun değerini karşılamıyorsa, eş miras payı dışında kalan kısmın bedelini ödeyerek konutun mülkiyetini talep edebilir; eğer bakiye değeri ödeyecek gücü yoksa aile konutu üzerinde intifa veya oturma hakkını talep edebilecektir.”.
Bu süreçte önemli bir ayrıntı, söz konusu konutun aile konutu olduğunun tespitidir. Eşlerin sağlığında tapuya konulmuş bir “aile konutu şerhi” varsa, bu durum ispatı kolaylaştırır. Şerh yoksa dahi, sağ kalan eş konutun evlilik boyunca birlikte oturulan konut olduğunu tanık beyanları ve diğer delillerle ispatlayabilir. Mahkeme, şartların uygun olduğunu görürse TMK 652 gereğince konutun sağ kalan eşe özgülenmesine (tahsis edilmesine) karar verebilir. Bu yolla sağ kalan eş, diğer mirasçıların paylarını bedel olarak ödemek suretiyle evi tek başına mülkiyetine geçirme veya en azından yaşamı boyunca kullanma hakkına sahip olabilir.
İzlenmesi Gereken Hukuki ve Pratik Adımlar
1. Mirasçılık belgesinin alınması: İlk adım olarak, vefat eden eşin mirasçılarını ve yasal paylarını gösteren veraset ilamı (mirasçılık belgesi) çıkarılmalıdır. Noter veya sulh hukuk mahkemesinden alınan bu belgede, sağ kalan eş ile tüm çocukların miras payları (sağ eş için 1/4, çocukların her biri için 3/4’ün kendi aralarındaki eşit payı) belirtilecektir. Bu belge, tapu işlemleri ve diğer resmi işlemler için gereklidir.
2. Mal rejiminin tasfiyesi: Miras paylaşımına geçmeden önce, eşler arasındaki mal rejiminin tasfiyesi yapılmalıdır. Bunun için, evlilik içinde edinilen malların hangi döneme ait olduğunun ve niteliğinin tespiti gerekir. Sağ kalan eş, mal rejimi tasfiyesi kapsamında edinilmiş mallara katılma alacağını talep edecektir. Bu aşamada izlenecek adımlar şunlar olabilir:
- Edinim tarihinin belirlenmesi: Öncelikle söz konusu ev/arsanın satın alındığı tarih tespit edilmelidir. Bu tarih 1 Ocak 2002’den önceyse, mal ayrılığı rejimi geçerli olduğundan sağ kalan eşin doğrudan katılma alacağı hakkı yoktur (sadece katkı payı iddiası mümkün olabilir). Tarih 2002 sonrasıysa, bu mal edinilmiş mal sayılır ve sağ kalan eşin katılma alacağı doğar.
- Değer tespiti: Mal rejimi alacaklarının hesaplanabilmesi için evin/arsanın rayiç değeri ve varsa bu mala ilişkin ödenmiş borçlar belirlenir. Edinilmiş mal niteliğindeki bir evin net artık değeri üzerinden sağ kalan eş %50 alacak talep edecektir.
- Katılma alacağının tahsisi: Sağ kalan eş ve mirasçılar anlaşabiliyorlarsa, hesaplanan katılma alacağı miktarı üzerinde uzlaşılabilir ve bu tutar sağ kalan eşe ödenebilir veya aynen malın bir kısmının devriyle denkleştirilebilir. Anlaşma sağlanamazsa, sağ kalan eş mal rejimi tasfiyesi davası açarak katılma alacağını talep etmelidir. Bu dava, aile mahkemesinde veya asliye hukuk mahkemesinde (talebin niteliğine göre) açılabilir ve sağ kalan eşin edinilmiş maldaki payının hükmen tespitini sağlar. Mahkeme, evin edinilmiş mal olduğunu ve sağ kalan eşin yarı pay hakkı bulunduğunu tespit ederse, bu değer sağ kalan eşe alacak olarak verilir (örneğin evin değeri para olarak bölüşülemiyorsa satışına karar verilip bedel bölünebilir ya da aynen taksim mümkündür).
- Katkı payı alacağı için (gerekirse): Evin edinim tarihi 2002’den önceyse ve sağ kalan eş maddi bir katkı yaptığını düşünüyorsa, ayrı bir katkı payı alacağı davası açmalıdır. Bu davada, eski Medeni Kanun dönemine ait mal ayrılığı rejimi uygulandığından, eşin yaptığı katkıyı belgelerle veya tanıkla ispatlaması gerekir. Mahkeme, ispatlanan katkı oranına göre bir tutarı sağ kalan eş lehine hükmedecektir. Bu tutar da öncelikle tereke borcu olarak kabul edilir ve mirastan önce ödenir.
3. Aile konutu talebi (varsa): Söz konusu ev sağ kalan eşin birlikte yaşadığı aile konutu ise, sağ kalan eş aile konutunun kendisine özgülenmesini talep etmeyi düşünebilir. Bu talep, diğer mirasçılarla uzlaşarak da çözülebilir: Örneğin sağ kalan eş kendi miras payını evden alıp kalan paylar için çocuklara ödeme yaparak evin tamamen kendisine devrini sağlayabilir. Uzlaşma olmazsa, sağ kalan eş sulh hukuk mahkemesinde “aile konutunun sağ kalan eşe özgülenmesi” davası açabilir. Dava açılmadan önce evin aile konutu olduğunun tespiti gerekebileceğinden, gerekli durumlarda aile mahkemesinde aile konutu tespiti için ayrı bir dava da açılabilir. Mahkeme, TMK 652 çerçevesinde değerlendirme yaparak, sağ kalan eşin talebi haklı görülürse, evin mülkiyetini sağ kalan eşe miras payına mahsuben devredebilir veya intifa/oturma hakkı tanıyabilir.
4. Mirasın paylaştırılması: Mal rejimi alacakları ve aile konutu ile ilgili durum netleştirildikten sonra, geriye kalan tereke için miras paylaşımı gündeme gelir. Eğer tüm mirasçılar anlaşıyorsa, miras taksim sözleşmesi ile terekeyi aralarında diledikleri gibi paylaşabilirler. Örneğin, sağ kalan eş katılma alacağı olarak evin yarısını almışsa, kalan yarıyı mirasçılar arasında taksim etmeleri gerekir; burada sağ kalan eş miras payı karşılığı evin diğer yarısının bir kısmını da alıp, çocuklara başka mal veya para verebilir. Anlaşma sağlanamazsa, sağ kalan eş veya herhangi bir mirasçı sulh hukuk mahkemesinde mirasın paylaştırılması davası (ortaklığın giderilmesi davası) açabilir. Mahkeme genellikle bölünemeyen mallar için izale-i şuyu (ortaklığın satış yoluyla giderilmesi) kararı verir; aile konutu niteliği varsa sağ kalan eşin barınma hakkı gözetilerek satış yerine intifa hakkı tesisine de karar verilebilir. Satış halinde elde edilen bedel, mirasçılara payları oranında dağıtılır. Bu süreçte sağ kalan eş, miras payının karşılığı olarak tercihen ev eşyalarını da alabilir (TMK 652 uyarınca ev eşyaları da miras payına mahsup edilerek sağ kalan eşte kalabilir).
5. Tapu ve tescil işlemleri: Miras paylaşımının ve mal rejimi tasfiyesinin sonuçlarına göre gayrimenkullerin tapu kayıtlarının güncellenmesi gerekir. Eğer sağ kalan eş evin tamamını almışsa, mahkeme kararı veya miras taksim sözleşmesi ile tapu onun adına devredilir. Eğer ev paylı olarak bölüşüldüyse, tapuda her mirasçı payı oranında hissedar olarak tescil edilir. Sağ kalan eşin katılma alacağı nedeniyle evin yarısını alması durumunda, tapuda doğrudan 1/2 hisse sağ kalan eş, kalan 1/2 hisse çocuklar (birlikte) şeklinde tescil yapılabilir. Tapu işlemleri için veraset ilamı, mahkeme kararları ve paylaştırma sözleşmesi gibi belgeler tapu müdürlüğüne sunulur.
6. Vergi ve diğer işlemler: Mirasın intikali sırasında veraset ve intikal vergisi beyanı da yapılmalıdır (belirli muafiyetler dahilinde). Sağ kalan eş, eşten kalan miras için vergi avantajlarından yararlanabilir (eş için veraset vergisi muafiyet tutarı daha yüksektir). Ayrıca, sosyal güvenlik hakları (dul aylığı, ölüm yardımı vb.) için SGK’ya başvuru, bankalardaki hesaplar için veraset ilamıyla bankalara başvuru, araçlar için tescil gibi pratik işlemler de tamamlanmalıdır. Bu işlemler, mal paylaşımının fiilen uygulanması ve sağ kalan eşin ekonomik güvenliğinin sağlanması açısından önem taşır.
İlgili Yargıtay İçtihatları ve Uygulama Örnekleri
Türk Yargıtay’ının mal rejimi ve miras konusundaki kararları, yukarıdaki prensipleri destekler niteliktedir:
- 01.01.2002 öncesi ve sonrası edinimler: Yargıtay, devam eden evliliklerde mal rejiminin tasfiyesini iki döneme ayırarak incelemektedir. Örneğin Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2022 tarihli bir kararında, “Evlilik tarihinden 01.01.2002’ye kadar mal ayrılığı, bu tarihten evliliğin sona erdiği tarihe kadar ise edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir” denilerek 4722 sayılı Yasa m.10’un uygulanması vurgulanmıştır. Bu içtihat, 1993’te evlenip 2023’te evliliği sona eren bir çiftin 2002 öncesi edindiği mallara eski rejimin, sonrası için yeni rejimin hükümlerinin tatbik edileceğini net şekilde ortaya koymaktadır. Başka bir ifadeyle, Yargıtay kararları, 1 Ocak 2002’den önce edinilen malların kimin üzerinde kayıtlıysa ona ait olduğunu (mal ayrılığı esası), 2002’den sonra edinilen mallarda ise eşlerin yarı yarıya hak sahibi olduğunu açıkça içtihatlaştırmıştır.
- Katkı payı alacağı uygulaması: Mal ayrılığı rejimi dönemi için Yargıtay, sağ kalan eşin (veya boşanmada diğer eşin) katkısını ispatlaması halinde katkı payı alacağı hesaplanmasına hükmetmektedir. Örneğin Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 2021/4054 K. sayılı kararında, 01.01.2002 öncesi edinilen bir taşınmaza yönelik olarak, eşin düzenli geliri varsa, evin alınmasına o gelir oranında katkıda bulunduğunun karine olarak kabul edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bu karara göre, evlilik içinde çalışarak gelir elde eden eşin, maaşından bir kısmını birikim yapabileceği ve edinilen mala katkı sağladığı varsayılır (aksi ispat edilemezse). Böylece Yargıtay, ev hanımı olmasa bile geliri olan eşin katkı payı talebini kolaylaştırıcı bir tutum benimsemiştir. Somut olayda da Yargıtay, 1993’te koca adına alınan bir evde kadının düğün tazminatı ve maaşıyla katkıda bulunduğunu kabul ederek bilirkişi hesap raporundaki katkı payı alacağını onamıştır. Bu içtihatlar, mal ayrılığı döneminde sağ kalan eşin hakkını tamamen yitirmediğini, ispat edebilirse katkısı oranında alacak hakkı elde edebileceğini gösterir.
- Katılma alacağı ve miras paylaşımı: Yargıtay’ın yerleşik uygulamasına göre, edinilmiş mallara katılma rejiminde sağ kalan eşin katılma alacağı mutlaka miras paylaşımından önce hesaplanarak düşülmelidir. Örneğin bir kararında Yargıtay, “Eşler arasındaki mal rejiminin tasfiyesi yapılır; sağ kalan eş mal rejiminden kaynaklı haklarını aldıktan sonra, ölenin mirası kanuni oranlara göre paylaştırılır” diyerek bu sıralamayı ortaya koymuştur. Uygulamada bu, sağ kalan eşin talep etmesine bağlı bir hak olsa da, talep edildiğinde mahkemece öncelikle bu alacağın hesaplanıp sağ kalan eşe verilmesi, çocuklar ve diğer mirasçıların ise kalan terekeyi paylaşması gerektiği anlamına gelir. Yargıtay kararları, sağ kalan eş çalışmamış olsa bile bu yarı pay hakkının saklı olduğunun altını çizmektedir.
- Farklı evliliklerden çocuklar ve ikinci eşin hakları: Miras hukuku açısından Yargıtay, çocuklar arasında evlilik bağına dayalı bir ayrım yapılamayacağını sıkça vurgular. Örneğin bir olayda, murisin ilk evliliğinden olan çocukları, babalarından kalan malvarlığının ikinci eş tarafından alınacağını düşünerek itiraz etmiş; Yargıtay ise tüm çocukların (ilk veya ikinci evlilik fark etmeksizin) mirasta eşit hak sahibi olduğunu, ikinci eşin de aynı terekeye mirasçı olduğunu belirtmiştir. Bu doğrultuda, sağ kalan eş ikinci eş konumunda olsa bile miras payı kanunen güvence altındadır ve çocuklar ile arasında sadece yasal oran farkı vardır (1/4’e karşı 3/4). Yargıtay kararları mirasçılık sıfatının evlilikler arası fark gözetmediğini, miras bırakanın tüm altsoyunun ve sağ eşinin birlikte mirasçı olacağını netleştirmektedir.
- Aile konutu ve sağ kalan eşin barınma hakkı: Yargıtay, sağ kalan eşin aile konutunda barınma hakkını koruyan TMK 652 hükmünü de somut olaylarda uygulamaktadır. Özellikle 2. Hukuk Dairesi’nin 19.11.2008 tarih, 12883 E. – 15476 K. sayılı kararında belirtildiği gibi, sağ kalan eşin miras payı aile konutunun değerine yetmiyorsa dahi, kalan değer için ödeme yaparak konutun mülkiyetini alabileceği, böyle bir ödeme imkanı yoksa en azından konut üzerinde intifa veya oturma hakkı tanınması gerektiği ifade edilmiştir. Bu karar, mahkemelerin aile konutunu satıp paraya çevirmek yerine sağ kalan eşin barınma ihtiyacını gözetecek çözümler üretmesi gerektiğini göstermektedir. Uygulamada da, sağ kalan eş lehine tapuda aile konutu şerhi bulunmasa bile, mahkeme kararıyla eşe intifa hakkı tanındığı veya evin bedelinin eş tarafından ödenerek kendi adına tesciline karar verildiği örnekler mevcuttur. Böylece Yargıtay içtihatları, sağ kalan eşin mevcut yaşam standardının korunması ve konut güvencesinin sağlanması yönünde kanunun amacına uygun kararların altını çizmektedir.
Sonuç: 2002 öncesi evliliklerde, sağ kalan eşin mal paylaşımı ve miras hakkı karma bir hukuki rejime tabidir. Yargıtay kararları ve kanun hükümleri birlikte değerlendirildiğinde; sağ kalan eşin, önce mal rejiminden doğan haklarını talep etmesi, ardından miras payını alması ve özellikle aile konutu konusunda özel haklarını kullanması önerilmektedir. Bu yasal yol haritası izlenerek, sağ kalan eş kendi maddi haklarını maksimize edebilir ve olası uyuşmazlıklarda kanunun tanıdığı güvencelerden faydalanabilir. Tüm bu süreçlerde uzman bir miras hukuku avukatından destek alınması, hak kayıplarını önlemek açısından faydalı olacaktır.
Tapusu ölen eşin adına kayıtlı gayrimenkulün paylaşımı nasıl olur?
Evin veya taşınmazın edinildiği tarihe ve mal rejimine göre paylaşım değişir. Mal ayrılığı dönemindeyse, mal genellikle ölen eşin kişisel malıdır. Edinilmiş mallara katılma rejimi dönemindeyse, sağ kalan eş evin yarısı üzerinde hak sahibi olur; diğer yarısı ise mirasçıların ortak malı olur. Mahkeme kararları ve tapu kaydı bu durumu belirler.
Sağ kalan eşin edinilmiş mallara katılma alacağı nedir ve nasıl talep edilir?
Sağ kalan eş, evlilikte edinilmiş ve karşılıklı katkı ile kazanılmış malların yarısı oranında katılma alacağına sahiptir. Bu alacak, mal rejimi tasfiyesi ve mal paylaşımı sırasında öncelikle hesaplanır ve ödenir. İspat edilmesi durumunda, katkı payı da talep edilebilir.
2002 sonrası evliliklerde eşlerin mal paylaşımı nasıl gerçekleşir?
2002 sonrası evliliklerde edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. Bu rejime göre, evlilikte edinilen mallar yasal olarak her iki eşin yarısına aittir. Sağ kalan eş, öncelikle mal rejimi kapsamında alınan haklarını talep edebilir, ardından miras paylaşımına geçilir.
2002 öncesi evlilikte mal paylaşımı ve miras durumu nasıldır?
2002 öncesinde mal ayrılığı rejimi geçerliydi. Bu rejimde, edinilen mallar kayıtlara bağlıdır ve kişisel mal sayılır. Sağ kalan eş, katkı payı veya malın kendisine ait olduğunu kanıtlamazsa, mal onun mirasına dahil edilir ve paylaşılır.
Vefat eden eşin mirasçıları kimlerdir ve miras paylaşımı nasıl yapılır?
Vefat eden eşin sağ kalan eşi ve çocukları yasal mirasçı konumundadır. Miras payı, sağ kalan eş için terekenin 1/4’ü olup, kalan 3/4’lük kısmı tüm çocuklar arasında eşit olarak bölüşülür.